18. KEHF:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuştur’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

18:1    ‘Esas’ yüceltilme, övgü, ‘sırf’ Allâh’adır! Ki Zât’ı, indirdi kuluna kitabı (Kur’ân-ı Kerîm)! Ve kılmadı onda bir eğrilik.*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

18:2    Ki, kaynak ve dayanaktır, uyarması için katından, şiddetli baskıcı ‘kıyâmetle’. Ve müjdeler ‘samimi’ inanan kimseleri ki, gayretleri erdemlidir; ki, olduğunu onlara, iyi bir ecir!

 

18:3    ‘Onlar’ kalıcılardır orada ebedîyen.

 

18:4    Ve uyarır o kimseleri ‘hakikati örtenleri’ ki, derler ki: „ Edindi Allâh, evlât! “.*

 

>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<

 

18:5    Yoktur onların, hakkında bir bilgileri ve ne de atalarının.* Ne büyük kelâm çıkıyor ağızlarından. Söyledikleri ise yalandan başka ‘bir şey’ değildir.

 

>2:170, 6:148, 7:173, 14:10, 16:35, 36:6, 98:5<

 

18:6    ‘Yâ Muhammed!’, Artık belki de harap edersin kendini, izleri üzerinden ‘peşlerinden’ (onların âhiretlerini harap ettikleri gibi) ki, ‘Kur’ân-ı Kerîm’le uyardığın’ bu hadiseye ‘hakikat bilgisine’ inanmazlarsa, esefle!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

18:7    Muhakkak ki var ettik ki, yeryüzündeki şeyleri ona, süs ‘ihtişam’; denememiz için ‘insanları’ ki, onların hangisi en iyi gayret eder.*

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

18:8    Ve mutlaka ki Biz, elbette kılarız ‘zamanı gelince, yeryüzü’ üzerindeki şeyleri kuru toprak.**

 

>18:7, 18:8, 23:18<

 

Suların kaybolacağı bilgisi – ÎKRA.vision

 

18:9    Yoksa hesapladın ‘sandın’ mı olduğunu ki, ‘sadece’ yer kovuğu sahabeleri ve ‘isimleri’ yazılı taş levha, alelâcayip âyetlerimizdendir ‘alâmetlerimizden’!?

 

18:10  Ki, sığındıkları zaman gençler yer kovuğuna, bunun üzerine, dediler ki: „ Rabbimiz… Ver bizlere, katından, bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme! Ve kolaylaştır bizlere işimizde ‘kararlarımızda, kurtulmaya’ erişmeyi! “.

 

18:11  Böylece ‘uyutarak, ağırlık’ vurduk kulakları üzerine, yer kovuğunda senelerce, adedi.

 

18:12  Sonra dirilttik onları ki, bilmemiz ‘belirlememiz’ için, taraflardan hangisi ‘doğru’ saptar kaldıkları süreyi.

 

18:13  ‘Yâ Muhammed!’, Kıssa ediyoruz ‘bahsediyoruz’ sana, havadislerini onların ki, gerçekleriyle! Doğrusu onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Ve artırdık onlara yönlendirilmeye ‘vesileleri’.

 

18:14  Ve pekiştirdik kalplerini ki, kalktıkları zaman artık, dediler ki: „ Rabbimiz, Rabbidir göklerin ve yerin!* Asla davet ‘dua’ etmeyiz ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade; ‘bir’ ilâha! Andolsun ki, ‘bunu’ dediğimiz zaman, saçmalık ‘etmiş oluruz’!

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

18:15  Şunlar kavmimiz, edindiler ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ ilâhlar; ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade;* gelmese de onlara ayan beyan bir salahiyet! “. O hâlde kimdir daha zalim o kimseden ki, uydurur Allâh ‘adına’ yalanı?!*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

18:16  Ve ‘içlerinden biri dedi ki’: „ Soyutlandığınız zaman onlardan ‘ilâhlar edinenlerden’ ve ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ettikleri şeylerden ki, Allâh dışında ‘kim olursa’; hemen bir yer kovuğuna sığının ki, yaysın Rabbiniz sizlere, bahşetmesini, merhametle esirgemesinden! Ve kolaylaştırsın sizlere işinizde ‘kararlarınızda, kurtulmayı’ refakatle! “.*

 

>18:10, 18:13, 18:21<

 

18:17  Ve görürsün ki, güneş doğduğu zaman eğrilir yer kovuğuna onların, sağ taraftan ve battığı zaman da teğet geçer onları, sol taraftan. Ve onlar, oranın kuytu yerindeydiler. İşte bu, âyetlerindendir ‘alâmetlerindendir Allâhû Teâlâ’ın. Ki, rızasına uyan’ kimi yönlendirirse Allâh, artık o’dur, ‘razı olduğu yola’ yönlendirilmiş.* Ve ‘müstahik’ kimi şaşırtırsa, artık bulamazsın ona, himayeci ‘razı olduğu yola’ eriştiren.*

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

18:18  Ve sanırsın ki onlar, uyanıktır ve onlar ‘derin’ uykudadırlar.** Ve onları döndürür, çeviririz sağ tarafa ve sol tarafa. Ve köpekleri de uzatmıştı patilerini ‘yer kovuğunun’ eşiğine. ‘Yâ Muhammed!’, Aşina olsaydın onlara, mutlaka dönüp onlardan firar ederdin! Ve mutlaka dolardı ‘içine’ ürkeklik onlardan.

 

>18:18, 18:19, 36:52, 39:42<

 

Komadaki insanın ruhu bekletiliyor – ÎKRA.vision

 

18:19  Ve böylelikle dirilttik onları ki, birbirlerine sorarlar. Dedi ki, konuşan biri onların arasından: „ Nice kaldınız? “. ‘Kimileri’ dediler ki: „ Kaldık bir gün veya günün bir kesimi! “. ‘Kimileri de’ dediler ki: „ Rabbiniz, en iyi bilendir; ne kadar kaldığınızı!* Haydi çıksın biriniz akçenizle buradaki şehre, artık baksın hangisi daha pak yiyecek ki, hemen ondan sizlere bir rızık getirsin. Ve ihtiyatlı olsun; ve belli ettirmesin sizleri birine!

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

18:20  Muhakkak ki onlar ‘şehir halkı’, eğer ortaya çıksalar aleyhinize, taşlarlar sizleri veya geri döndürürler sizleri milletlerine ‘aynı inancı paylaşanlara’! Ve asla felâha eremezsiniz o zaman, ebedîyen! “.

 

18:21  Ve böylelikle bilgilendirdik onları ‘şehir halkını’ bilmeleri için ki, gerçek olduğunu Allâh’ın vaadinin. Ve mutlaka o saat ‘kıyâmet gelecek’ ki, kuşku yoktur onda!* (Fakat gençlerin, yüzlerce sene sonra diriltildiklerini anlayıp, ölümden sonraki dirilişi ibret almak yerine)* Kapıştıkları zaman işlerini, ‘kendi’ aralarında: „ ‘Evliya olduklarını anlayamadık’, öyleyse üzerlerine binalar ‘anıtlar’ yapın! “ dediler. Ki, Rableri, en iyi bilendir; onları. Dediler ki, işlerinde ‘görüşlerinde’ galip olan ‘sözü geçen’ kimseler: „, Mutlaka bir mâbed edinelim üzerlerine! “.

 

>6:128, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:26, 67:27<

 

>18:11, 18:25, 18:26<

 

18:22  Ve ‘tahminde bulunarak bazıları’ diyecekler ki: „ ‘Sayıları’ üçtür, dördüncüleri onların köpeğidir! “. Ve diyorlar ki: „ Beştir, altıncıları onların köpeğidir! “. Gıyaben taşlayarak ‘atıp tutarak’. Ve diyorlar ki: „ Yedidir, sekizincileri onların köpeğidir! “. ‘Ey samimi inanan!’, De ki: „ Rabbim, en iyi bilendir; adedini onların! “.* Ki, birazı dışında, onlar bilmezler! Öyleyse tartışma onlar hakkında, ‘Kur’ân’da’ görünen bir münakaşayı ‘iletmek’ dışında! Ve isteme fetva ‘açıklama’ onlar hakkında, onlardan birinden!

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

18:23  Ve deme! Muhakkak ki, ‘her’ bir şey için: „ Mutlaka ben, yaparım işte bunu yarın! “.

 

18:24  Ki, müstesnadır Allâh’ın dilemesi. Ve yâd et Rabbini, unuttuğun zaman!* Ve de ki: „ Ola ki, Rabbim beni yönlendirir; bundan daha yakına ‘razı olduğu yola’ eriştirir! “.

 

>2:152, 2:200, 2:239, 3:135, 4:103, 6:118, 20:14, 33:41, 62:9, 62:10<

 

18:25  Ve ‘kimilerine göre’ kaldılar* yer kovuğunda üç yüz sene ve ‘kimileri de’ artırdılar dokuz ‘daha’.

 

>18:11, 18:26<

 

18:26  ‘Ey samimi inanan!’, De ki: „ Allâh, en iyi bilendir; kaldıkları şeyi ‘süreyi’! “. Ki, O’nundur, algılanamayanı göklerin ve yerin! Görür onu ve duyar!* Yoktur onlara, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade; himayeci! Ve ortak etmez hükmüne ‘başka’ birini!

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

18:27  ‘Yâ Muhammed!’, Ve kıraat et, sana vahyedilen şeyi ‘hakikat bilgisini’! Ki, Rabbinin kitabındandır (Levh-i Mahfûz; Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!* Değiştirebilen yoktur kelâmını ‘hakikat bilgisini’ O’nun! Ve asla bulamazsın ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade; sığınılacak ‘birini’!

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

18:28  Ve candan sabret, o kimselerle beraber ki, davet ‘dua’ ederler Rablerine erkenden ve gün batımı ki, muratları, yüzünü ‘rızasını’ istemektir. Ve dönmesin gözlerin onlardan, dünya hayatının süsünü ‘ihtişamını’ murad edenlere! Ve itaat etme ‘o’ kimseye ki, vurdumduymaz bıraktık kalbini, hatırlatılmamızdan; ve peşine düştü isteklerinin (arzularının esiri yapan tutkular)* ve işi, abartılı davranmak oldu!

 

>7:176, 10:58, 14:43, 15:3, 17:18, 17:19, 17:20, 18:28, 20:16, 25:43, 28:50, 38:26, 45:23, 47:14, 47:25, 57:20, 79:40, 79:41<

 

18:29  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Hak ‘İlâhî esaslar’, Rabbinizdendir!* Öyleyse dileyen inansın ve dileyen de nankörlük etsin! “.* Muhakkak ki, hazırladık zalimlere bir ateş ki, kuşatmıştır onları ‘inkârcıları, çevreleyen’ şadırvanı. Ve eğer medet isterlerse, yağdırılır su gibi erimiş maden ki, yüzleri haşlar. Ne kötü içki ve kötü bir refakat!

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

>2:256, 4:170, 6:104, 7:146, 10:108, 11:120, 17:107, 18:29, 39:41, 90:10<

 

18:30  Muhakkak o kimseler ki, ‘samimi’ inananlardır ve gayretleri erdemlidir; ki, mutlaka zayi etmeyiz ecrini, iyiliğe gayret eden kimsenin.

 

18:31  İşte onlar ki, onlaradır Adn has bahçeleri ‘cennetleri’! Akar onların altından nehirler. ‘Cennetlikler’ süslenirler orada altından bileziklerle. Ve giyerler yeşil kıyafetler, ince halis ipekten ve altın-gümüş işlemeli brokar. Kurulmuşlardır uzanarak, orada tahtlar üzerinde. Ne güzel bir sevap ‘kazanç’ ve ne iyi ‘bir’ refakat!*

 

>2:195, 7:128, 8:40, 11:49, 13:22, 13:23, 13:24, 13:35, 18:44, 25:15, 28:77, 28:83<

 

18:32  ‘Yâ Muhammed!’, Vurgula onlara iki adamın misalini; ki, kıldık onlardan birine üzümlerden iki bahçe! Ve donattık onlar ‘için’ hurma ağaçlarıyla. Ve var ettik bunların aralarında ‘meyve-sebze’ ekinleri.

 

18:33  Her iki bahçenin ikisi de yemişlerini verdi. Ve eksiltmedi ondan ‘adamdan, mahsul veriminden’ bir şey. Ve fışkırttık bunların ortasından bir nehir.

 

18:34  Ve oluştu ona, mahsul ‘variyeti’. Bunun üzerine dedi ki, yoldaşına ve o, onunla konuşurken: „ Ben birçoğundan, senden de malca ve seferilerce de daha üstünüm! “.

 

18:35  Ve girdi bahçesine; ve o ‘günaha sebebiyet vererek’, zulmeden kendi benliğine; dedi ki: „ Zannetmem ki, bozulup yok olsun buradaki ‘bağ, bahçe’ ebedîyen!

 

18:36  Ve zannetmem ki, o saat ‘kıyâmet yalanı’, ayakta kalır.* Ve elbet eğer ‘bir gün’ geri döndürülürsem de Rabbime, mutlaka bulurum ondan ‘şimdikinden daha’ hayırlı geri döndürülüş! “.

 

>6:128, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:26, 67:27<

 

18:37  Dedi ki, ona, yoldaşı ve o, onunla konuşurken: „ İnkâr mı ediyorsun ‘kıyâmet vaadini Allâhû Teâlâ’nın’? Ki Zât’ı, oluşumunu yapılandırarak yarattı seni, topraktan; (özümlenme ile vücuda yarayışlı biçime sokularak, dokuların yapısında yer alışı)!* sonra özümlenmiş damladan, sonra da seni düzenledi bir adam (İnsan) şekline!

 

>5:18, 15:28, 17:61, 25:54, 30:20, 38:71<

 

18:38  Lâkin O’dur ki, Allâh, Rabbimdir! Ve ben, ortak yakıştırmam Rabbime ‘başka’ birini!

 

18:39  Ve oysa ki, girdiğin zaman bahçene, deseydin ki: „müstesnadır Allâh’ın dilediği şey! ‘Başka’ kuvvet yoktur, Allâh’ın ‘desteği’ dışında!“. Beni görsen de azımsayarak, senden malca ve evlâtça…

 

18:40  Buna rağmen ola ki, Rabbim, bana daha hayırlısını verir senin bahçenden! Ve gönderir onun ‘seninkinin’ üzerine de gökten hesaplaşma ‘olarak afet’ de;* böylece olur kaygan çorak toprak!

 

>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 30:48, 34:9<

 

18:41  Veya olur da, suyu yerin dibine çekilir ki, artık asla mecal edemezsin onu talep ‘geri elde’ etmeye! “.

 

18:42  Ve kuşatıldı, onun ‘benliğine zulmedenin’ mahsulleri. Bu yüzden döndürür, çevirir oldu avuçlarını ‘ovuşturarak’, orada ‘emeğine’ karşı sarf ettiği şeylere. Ve o ‘çardaklar’ boş, virane, temelleri üzerine yıkılmış ‘görünce’ ve diyor ki: „ Yâ, keşke ortak yakıştırmasaydım Rabbime ‘başka’ birini! “.*

 

>6:27, 25:26, 25:27, 25:28, 33:66, 33:67, 33:68, 43:36, 43:37, 89:23, 89:24<

 

18:43  Ve olmamıştı ona, yardım eden bir birlik ki, Allâh’tan ziyade. Ve değildi, yardım edilen.

 

18:44  Orada himaye, varlığı gerçek, sabit; Allâh’ındır! O, en hayırlısıdır sevapta ‘kazançta’ ve en hayırlısıdır âkıbetçe.

 

18:45  ‘Yâ Muhammed!’, Vurgula onlara dünya hayatının misalini; su gibidir ki, indirdik onu gökten! Öyle ki, karışır onunla ‘su ile’ yerin bitkileri. Nihayet, toz duman uçuşur oldu, rüzgârda.* Ve Allâh, her şey üzerinde irade ettiğini, icraya kudretli olandır!

 

Bitkilerin rüzgârla tozlaşması – ÎKRA.vision

 

18:46  Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür ‘ihtişamıdır’!* Ve kalıcı ‘olan’ erdemdir ki, daha hayırlıdır Rabbinin katında, sevapça ‘kazançça’ ve daha hayırlıdır emelce!

 

>9:24, 9:85, 18:46, 23:55, 23:56, 34:37, 57:20, 63:9, 64:15<

 

18:47  Ve o gün ‘kıyâmet günü’ seyir ettiririz dağları. Ve görürsün yeryüzünde, bariz olarak ve bir araya getirdik onları ‘huzurumuza’; öyle ki, bırakmayız onlardan ‘hiç’ birini.*

 

>18:47, 40:16<

 

18:48  Ve arz olundular Rabbinin huzuruna dizilerek.* Andolsun ki, geldiniz Bize, yarattığımız gibi sizleri, evvelki defasında! Yok zannettiniz ki, asla yapamayız sizlere vadedileni!

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:24, 24:25, 75:30, 82:19<

 

18:49  Ve konuldu ‘dünyadaki gidişat’ kitabı. Fakat görürsün ki, ‘günah’ suçluları titrerler içindeki şeylerden. Ve diyorlar ki: „ Yâ, eyvahlar olsun bize! Bu nasıl kitap ki, bırakmıyor küçük ve ne de büyük olmaksızın, saptayıp! “.* Ve buldular gayretlerini hazır olarak. Ve zulmetmez Rabbin, ‘hiç’ birine.

 

>17:11, 17:71, 18:49, 23:62, 45:29<

 

18:50  Ve dediğimiz zaman meleklere ki: „ ‘Saygı ile’ yere kapanın, Âdem’e! “. Hemen ‘her biri, saygı ile’ yere kapandılar ki, İblis hariç; o, cinlerdendir (görünmeyen varlıklar). Bunun üzerine fesat ‘çıkarıp, karşı geldi’ emrine Rabbinin. Hâlâ onu ve soyunu himayeciler mi edindiniz; ki, Benden ziyade? Ve onlar ‘cin şeytanlar’ sizlere düşmandır!* Ne kötü ‘bu’ bedel zalimlere!

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

18:51  ‘Allâhû Teâlâ’: „ Şahit edinmedim onları ‘cinleri’, yaratılışında göklerin ve yerin; ne de kendilerinin yaratılışına! Ve olmadım saptıranları, pazu (Dînin kolu, pazusu) edinen! “.

 

18:52  Ve o gün* ‘Allâhû Teâlâ’ der ki: „ Nida edin ortaklarım zannettiğiniz kimselere! “. Bunun üzerine çağırdılar onları ‘kutsallaştırılan zât’ı, putu’. Fakat icabet etmediler onlara ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıran kimselere’.* Ve kıldık onlar arasında tehlikeli uçurum ‘engeli’.*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:24, 24:25, 75:30, 82:19<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

>2:166, 4:117, 6:100, 10:28, 10:29, 14:36, 16:86, 18:52, 19:82, 21:65, 25:17, 28:63, 29:25, 34:40, 34:41, 35:14, 46:5, 46:6<

 

18:53  Ve gördü ‘günah’ suçluları ateşi. Öyle ki, fark ettiler ona düşeceklerini. Ve bulamazlar ondan savuşturacak.

 

18:54  Ve andolsun ki, sarf ettik bu Kur’ân’da, insanlara tüm misalleri.* Ve insan, birçok şeyde cebelleşen oldu!**

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>17:11, 17:67, 17:100, 18:54, 25:55<

 

18:55  Ve mâni olan şey, insanların inanmalarına, onlara geldiği zaman yönlendirilmeye ‘vesile’ ve istiğfar etmelerine Rablerinden; gelmesidir onlara ‘başlarına gelmediğindendir’, evvelkilere ‘uygulanan’ sünnet (İlâhî hüküm).* Veya gelir ‘gelmediğindendir’ onlara, bir azap, karşılarına!*

 

>3:137<

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

18:56  Ve göndermeyiz, gönderilmiş elçileri, ‘olmaları’ dışında ki, ‘hakikat bilgisi ve cennetle’ müjdeleyiciler ve ‘kıyâmetle’ uyaranlar.* Ve cebelleşirler o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; asılsız ile çürütmek için hakkı ‘İlâhî esasları’.* Ve edindiler âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay ‘konusu’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

>2:42, 3:70, 3:71, 40:5<

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

18:57  Ve kimdir daha zalim o kimseden ki, hatırlatıldığı hâlde Rabbinin âyetleri, ona aldırış etmedi ve unuttu elleriyle sunduğu ‘günahları’? Muhakkak ki, kıldık kalplerine kılıflar ki, derinden kavramalarına ‘karşı’ onu (Kur’ân-ı Kerîm). Ve kulaklarında sağırlık vardır (anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).* Ve eğer davet edersen de onları, yönlendirilmeye ‘vesileyle’, buna rağmen asla yönlenmezler o zaman da, ebedîyen.*

 

>2:171, 3:108, 6:104, 7:101, 7:179, 8:22, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 21:45, 22:46, 25:44, 40:35, 64:11, 67:10<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

18:58  Ve Rabbin, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayandır;* bahşetmenin, bağışlamanın, merhametle esirgemenin sahibidir! Eğer sorumlu tutsaydı onları, kazandıkları şeyler ‘ceza’ ile, elbette acele ederdi onlara azapta. Ki onlaradır, vadedilen ‘süreç’; ‘bunun sonunda ise’ asla bulamazlar ki, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade; varılacak mahal!

 

>5:39, 15:49, 17:25, 20:82, 25:71, 28:16, 39:53<

 

18:59  Ve şunlar şehirler ki, yok ettik onları ‘halkını’, zulmettiklerinde. Ve belirledik mahvolmalarına vadedilen ‘süreç’.*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

18:60  Ve demişti ki Mûsâ, hizmetindeki gence (Yûşa’ bin Nûn): „ Direnirim, ta ki, ulaşıncaya kadar birleştiği yere iki denizin; veya ‘hedefime’ giderim uzun sürse de! “.

 

18:61  Nihayet ulaştıklarında, birleştiği yere bunların ‘iki denizin’ arasına, unuttular ‘tuttukları’ balıklarını. Ne var ki, ‘balık, kurtularak’, yolunu edindi denize, menfezde.

 

18:62  Artık geçtiklerinde orayı, ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki, hizmetindeki gence (Yûşa’ bin Nûn): „ Getir bize ayığımızı; andolsun ki, bu yolculuğumuzda yorgun düştük! “.

 

18:63  ‘Genç’ dedi ki: „ Bakar mısın, sığındığımızda kayalığa, artık mutlaka unuttum balığı. Ve unutturmadı ya bana onu şeytandan başkası, onu hatırlayıp ‘söylemeyi’ ve edindiğini yolunu denize, alelâcayip! “.

 

18:64  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ İşte bu, amacımız olan şey! “. Bu yüzden döndüler izleri üzerinden.

 

18:65  Derken buldular kullarımızdan bir kul (Hızır aleyhisselâm’ı); ki, verdik ona, nezdimizden bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme ve öğrettik ona, katımızdan ‘hakikat bilgisi’ ilmi.

 

18:66  Dedi ki ona, Mûsâ: „ Sana uyabilir miyim? Bana öğretmen üzere, sana öğretilen şeyle olgunlaşmaya! “.

 

18:67  ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Muhakkak ki sen, asla mecal edemezsin benimle beraberliğe sabretmeye!

 

18:68  Ve nasıl sabredersin kavrayamadığın şeye ki, hakkında haberdar edilerek ‘bilmediğin’! “.

 

18:69  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Bulacaksın beni, eğer dilerse Allâh, sabırlı. Ve isyan etmem sana ‘hiçbir’ işte! “.

 

18:70  ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Fakat eğer uyarsan bana, artık soru sorma bana ‘hiçbir’ şeyden, ta ki, bahsederim sana ondan ‘bir’ hatıra! “.

 

18:71  Derken gittiler ta ki, bindikleri zaman bir tekneye, ‘Hızır aleyhisselâm’ onu deldi. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Onu deldin mi? Boğmak için ‘tekne’ ahalisini! Andolsun ki, vahim bir şey ‘meydana’ getirdin! “.

 

18:72  ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Dememiş miydim? Muhakkak ki sen, asla mecal edemezsin benimle beraberliğe sabretmeye! “.

 

18:73  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Beni sorumlu tutma, unuttuğum şeyle. Ve beni sürme ‘bu’ işimde zorluğa! “.

 

18:74  Derken gittiler ta ki, rastladıkları zaman bir oğlana, ‘Hızır aleyhisselâm’ hemen katletti onu. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘Nasıl katlettin saf bir cana ‘kıyıp’ ki, bir cana ‘karşılık’ olmaksızın?! Andolsun ki, aksi bir şey ‘meydana’ getirdin! “.

 

18:75  ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Dememiş miydim sana? Muhakkak ki sen, asla mecal edemezsin benimle beraberliğe sabretmeye! “.

 

18:76  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Eğer sual edersem sana, ondan sonra bir şey, artık bana yoldaşlık etme! ‘Son sefer mazur gör ki’ ulaşmış oldun benden yana bir özre! “.

 

18:77  Derken gittiler ta ki, vardıkları zaman bir memlekette ahalisine, yiyecek istediler onun ahalisinden. Fakat ‘bu millet’ çekindiler onları misafir etmekten. Derken buldular orada bir duvar ki, muradı yıkılmaya ‘yüz tutmuştu. Hızır aleyhisselâm’ hemen onu doğrulttu. ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Eğer dileseydin, elbette edinirdin üstlendiğin ‘bu işten’ bir ücret! “.

 

18:78  ‘Hızır aleyhisselâm’ dedi ki: „ Bu ayrılıktır senin ve benim aramda. Bildireceğim sana yorumunu, üzerinde sabırlı olmaya mecal edemediğin şeylerin!

 

18:79  Tekne ise, denizde çalışıyor olan meskensiz ‘yoksullarındı’. Fakat murad ettim onu kusurlu yapmayı ve ‘çünkü’ artlarındaki bir kral vardı ki, her tekneyi alıyordu gasp ederek.

 

18:80  Ve oğlan ise, öyle ki, onun ebeveyni inançlılardır. Bu yüzden endişeliydik sürmesinden onları, haddi aşmaya ve inkâra.

 

18:81  Böylece diledik ki, ‘onun’ yerine onlara, Rablerinden, ondan ‘daha’ hayırlısını, safiyet ve merhamete yakını.

 

18:82  Ve duvar ise, öyle ki, şehirdeki iki yetim oğlanındı; ve tabanındaki define onlarındı. Ve babaları erdemliydi. Bunun üzerine murad etti ki Rabbin, güçlerine ulaşmalarını ve ‘kendilerinin’ çıkarmalarını definelerini, bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenme ‘olarak’ Rabbinden. Ve ifa etmedim onu emrimden ‘kendi kararımla’. İşte budur yorumu, üzerinde sabırlı olmaya mecal edemediğin şeylerin! “.

 

18:83  ‘Yâ Muhammed!’, Ve soruyorlar sana Zu’l-Karneyn’den. De ki: „ Kıraat edeceğim sizlere ondan ‘bir’ hatıra! “.

 

18:84  Muhakkak ki, imkânlandırdık onu yeryüzünde. Ve verdik ona, her şeyden ‘ulaşıma’ sebep.

 

18:85  Böylece peşine düştü bir sebebin.

 

18:86  Ta ki, ulaştığı zaman güneşin battığı yere, buldu onu ‘güneşi’ batarken bulanık gözede. Ve buldu onun ‘o pınarın’ yanında bir toplum.* Dedik ki: „ Yâ Zu’l-Karneyn! ‘Onlara’ ya azap edersin, ya da, içlerinde güzelliği ‘esas’ edinirsin! “.

 

Hz. Zu’l-Karneyn a.s.’ın kuzey kutbu ve kuzey/güney Amerika seyahatleri – ÎKRA.vision

 

18:87  ‘Zu’l-Karneyn aleyhisselâm’ dedi ki: „ Ama kim zulmederse, o hâlde kesinlikle azaplandıracağız onu. Sonra geri döndürülür Rabbine ki, artık azaplandırır onu aksi ‘bir’ azapla! “.*

 

>65:8, 65:9, 65:10<

 

18:88  ‘Allâhû Teâlâ’: „ Fakat kim, ‘samimi’ inanır da ve gayretleri erdemliyse, öyleyse ona, güzeldir ödül! Ve söyleyeceğiz ona, emrimizden kolayını ‘zora koşmayacağız’! “.*

 

>16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 39:10<

 

18:89  Sonra peşine düştü bir sebebin.

 

18:90  Ta ki, ulaştığı zaman güneşin doğduğu yere, onu ‘güneşi’ buldu doğarken bir toplumun üzerine ki, kılmadık onlara ‘korunacak’ bir perde ki, ondan ‘güneşten’ başka.*

 

Hz. Zu’l-Karneyn a.s.’ın kuzey kutbu ve kuzey/güney Amerika seyahatleri – ÎKRA.vision

 

18:91  İşte böyle kavrıyorduk yanındaki ‘yaşadığı’ şeyleri, haberdar edilerek.

 

18:92  Sonra peşine düştü bir sebebin.

 

18:93  Ta ki, ulaştığı zaman iki set arasına, buldu o iki ‘toplumdan’ ziyade bir toplum ki, neredeyse ‘hiçbir’ sözü anlamıyorlar.

 

18:94  ‘İlkel olmayanlar’ Dediler ki: „ Yâ Zu’l-Karneyn! Muhakkak ki, Ye’cûc ve Me’cûc,* bozgunculardır yeryüzünde.* Bu yüzden, belirleyelim mi sana harç karşılığı ki, yapman ‘için’ bizim ve onların arasında bir set? “.

 

Ye’cüc ve Me’cüc – ÎKRA.vision

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

18:95  ‘Zu’l-Karneyn aleyhisselâm’ dedi ki: „ Ondan ‘bu konuda’ beni imkânlandırdığı şeyler Rabbimin, en hayırlısıdır. Öyleyse bana, ‘el birliği’ kuvvetle yardım edin ki, kılayım onlarla sizin aranıza sağlamlaştırılmış bir köprü (set)!

 

18:96  Verin bana demir parçalarını! “. Ta ki, iki yakanın arası düzleştiği zaman dedi ki: „ Üfürün ‘körükleyin’! “. Ateş ‘hâline’ kıldığında onu, dedi ki: „ Verin bana dökeyim üzerine erimiş bakır!

 

18:97  Artık mecal edemezler görünmeye ona, ve mecal de edemezler onu delmeye! “.

 

18:98  Dedi ki: „ Bu, bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmedir Rabbimden! Artık geldiği zaman vaadi, Rabbimin, kılar onu un ufak.* Ve vaadi Rabbimin, gerçek olur! “.*

 

>17:108, 18:98, 19:61, 73:18<

 

>7:143, 18:98, 69:14, 89:21<

 

18:99  Ve bıraktık onları birbirleriyle izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) ki, birbirlerine çalkalanmışçasına karışırlar.* Ve üfürüldü Sûr’a.** Hemen topladık onların tamamını.

 

>23:100, 23:101, 78:16, 78:17, 78:18<

 

Sûr’a üfürülme ile kıyametin başlatılması ve bu sesin çöl kumu sesine benzetilmesi – ÎKRA.vision

 

İlk diriliş, 2. Sûr’a üfürülme – ÎKRA.vision

 

18:100 Ve arz ettik cehennemi izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü)* ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlara, bir arz edişle…*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:24, 24:25, 75:30, 82:19<

 

>89:21, 89:22, 89:23<

 

18:101 O kimselere ki, gözleri, ‘alâmetleri görmeye’ zarlı olanlardı, ‘hakikat bilgisini’ hatırlatanıma (Kur’ân-ı Kerîm). Ve oldular, mecal edemeyenler ‘İlâhî esasları’ duymaya!*

 

>11:20, 17:48, 18:101, 41:15, 41:28, 68:43, 89:23, 89:24<

 

18:102 Yoksa hesapladılar ‘sandılar’ mı o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; edindiklerini (kutsallaştırılan zât, put) kullarımdan* ki, Benden ziyade; himayeciler?!* Muhakkak ki hazırladık cehennemi, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlara, ağırlanma ‘yeri’.*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

>3:118, 4:89, 4:144, 5:51, 5:57, 9:16, 9:23, 58:22, 60:1, 60:8, 60:9<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

18:103 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Bildireyim mi sizlere, gayretlerde en çok hüsrana uğrayanları?!

 

18:104 O kimseler ki, saptı çabaları dünya hayatında. Ve onlar sanıyorlar ki, iyilik üretip işliyor olduklarını!*

 

>2:264, 3:117, 14:18, 18:104, 18:105, 24:39, 25:23<

 

18:105 İşte onlar, inkâr eden kimselerdir, Rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı. Bu yüzden boşa çıktı gayretleri! “.* Artık uygulamayız onlara kıyâmet günü terazi ‘mertebelerle değerlendirilme’.

 

>4:48, 6:88, 7:146, 8:23, 8:51, 9:80, 16:107, 16:108, 40:12, 47:28<

 

18:106 İşte bu cehennem, cezalarıdır ki, inkâr ettikleri sebebiyledir. Ve edindiler âyetlerimi ve elçilerimi alay konusu.*

 

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 10:11, 13:32, 14:42<

 

18:107 Muhakkak o kimseler ki, ‘samimi’ inananlardır ve gayretleri erdemlidir; ki ‘hak’ oldu onlara, Firdevs has bahçeleri ‘cennetlerinde’ ağırlanma.

 

18:108 Sonsuza ‘dek’ kalıcılardır orada. Rağbet etmezler ondan şaşmaya.

 

18:109 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Eğer olsaydı denizler mürekkep, Rabbimin kelâmı ‘hakikat bilgisi’ için, denizler mutlaka tükenirdi, tükenmeden Rabbimin kelâmı ‘vukuf hazinesi’! “. Ve eğer getirsek de onun bir mislini, iane ederek.*

 

>18:109, 31:27<

 

18:110 ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Ben, sadece insanoğluyum, sizler benzeri!* Bana vahyedilen, İlâhınız tek İlâh, olduğudur! Öyleyse Rabbine kavuşmayı umuyor olan kimse, artık çalışsın gayretleri erdemliliğe! Ve ortak yakıştırmasın ibadette ‘kutsallaştırılan zât’tan, puttan’ birini Rabbine! “.*

 

>9:128, 18:110, 41:6<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<