32. SECDE:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmıştır (merhametinden uzaklaştırılmıştır)!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

32:1    Elif lâm mîm.

 

Elif, Lâm, Mîm…*

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa – ÎKRA.vision

 

32:2    Tenzîlul kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil âlemîn (âlemîne).

 

Peyderpey indirilişi kitabın (Kur’ân-ı Kerîm) ki, kuşku yoktur onda; var olan her şeyin Rabbindendir!*

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

32:3    Em yekûlûnefterâh (yekûlûnefterâhu), bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike leallehum yehtedûn (yehtedûne).

 

‘Yâ Muhammed!’, Yoksa diyorlar mı ki, onu ‘âyetleri’, uydurdu?!* Yok o ‘İlâhî esaslar’, gerçekten Rabbindendir!* Uyarman için ‘inkârcı bir’ halkı ki, senden önce uyaranlardan gelmeyen, onlara! Ki, belki ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlenirler!

 

>2:2, 7:52, 10:38, 10:57, 16:102, 17:82, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195<

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

32:4    Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş (arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi (şefîin), e fe lâ tetezekkerûn (tetezekkerûne).

 

Allâh ki, Zât’ı oluşumunu yapılandırarak yarattı, gökleri ve yeri ve bunların arasındaki şeyleri, altı günde!* Sonra teşrif etti Arş’a (cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evrenin yönetmeliğine). Yoktur sizlere, O’ndan ‘Allâhû Teâlâ’dan’ ziyade; himayeci ve şefaatçi!* Hâlâ hatırda tutmaz mısınız!

 

>16:60, 16:74, 27:9, 30:27, 87:1, 92:20<

 

„2 gün / 4 gün / 6 gün“ – ÎKRA.vision

 

>19:87, 21:28, 39:43, 39:44, 53:26, 78:38<

 

32:5    Yudebbirul emre mines semâi ilel ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn (teuddûne).

 

Emriyle ‘oluşan her şeyi’ düzenleyip, idare eder, yönetir, göklerden yeryüzüne. Sonra seker* Zât’ına bir gün içinde ki onun miktarı, bin senedir saydığınız şeylerle ‘müddetle’.*

 

>15:14, 32:5, 57:4<

 

Allâh katında zaman kavramı – ÎKRA.vision

 

32:6    Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm (rahîmu).

 

İşte budur ‘Allâhû Teâlâ’, ki bilir, algılanamayanı ve şahit olunanı ‘görüneni’!* Ki, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

32:7    Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn (tînin).

 

Ki O, her tür şeyi ‘amacı gereği’ onu, en iyi yarattı! Ve başladı, örneksiz, yoktan, var etmeye, oluşumunu yapılandırarak yaratmayı insanı, kilden.**

 

(Özümlenme ile vücuda yarayışlı biçime sokularak, dokuların yapısında yer alışı)

 

>15:28, 17:61, 20:55, 25:54, 30:20, 71:17<

 

32:8    Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn (mehînin).

Sonra var etti onun neslini, hakir bir su özünden (meniden).

 

32:9    Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh (efidete), kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).

 

Sonra da orantılandırdı onu. Ve üfürdü içine, Ruhundan.* Ve var etti sizlere duyma ve görme duyuları ve gönül ‘idrak kuvveleri’! Ne de az de şükredersiniz!

 

>5:110, 16:2, 16:102, 17:85, 58:22, 66:12<

 

32:10  Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd (cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn (kâfirûne).

 

Ve ‘hakikat bilgisini örtmeye şartlanmışlar’ derler ki: „ Yer de kayıplara karıştığımız zaman mı, mutlaka elbet yeniden yaratılış içinde ‘ha’!? “.* Yok onlar, Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.*

 

>6:30, 36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:96, 10:97, 17:10, 26:201<

 

32:11  Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn (turceûne).

 

‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Sizi vefat ‘bilinçsiz’ ettirir ölüm meleği,* ki o, yetkilidir sizlere! “. Sonra Rabbinize rücu edilirsiniz!

 

>4:97, 6:60, 6:61, 6:93, 7:37, 8:50, 16:28, 16:32, 47:27<

 

32:12  Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn (mûkinûne).

 

‘Yâ Muhammed!’, Ve bir görseydin, başlarını öne eğdikleri zaman ‘günah’ suçlularını, Rableri katında; ‘derler ki’: „ Rabbimiz… Gördük ve duyduk!* Artık ‘geri’ gelelim ki, gayretleri erdemliler ‘olalım’! Muhakkak ki biz, kat’i inananlarız! “.

 

>6:27, 25:26, 25:27, 32:12, 33:66, 33:67, 34:52, 34:53, 89:23<

 

32:13  Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn (ecmaîne).

 

Ve eğer dileseydik ‘insanı tercihsiz kılmayı, ilhamla, idrak ettirerek’, elbette verirdik her bir benliğe yönlendirilmesine ‘vesile’.* Ve lâkin hak oldu Benden söz, ki: „ Mutlaka doldururum cehennemi, cinlerle (görünmeyen varlıklar) ve insanlarla topluca! “.*

 

>2:256, 5:16, 5:48, 7:178, 9:126, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 64:11<

 

>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<

 

32:14  Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).

 

Artık tadın ‘önemsemeyip’ unuttuğunuz sebebiyle kavuşulan bu gününüzle! Muhakkak ki biz de sizleri ‘önemsemeyip’ unuttuk!* Ve tadın kalıcı azabı ki, gayret ediyor olduğunuz şeylerden!*

 

>7:51, 9:67, 20:126, 32:14, 38:26, 45:34, 58:19, 59:19<

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

32:15  İnnemâ yu’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn (yestekbirûne).

 

Ancak inananlar âyetlerimize ki, onlara hatırlatıldığı zaman o, çöktüler ‘saygı ile’ yere kapanarak! Ve noksanlık, kusur, âcizlikten öte saydılar, yücelterek överek, Rablerini! Ve onlar, kibirlenmezler.

 

32:16  Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).

 

Terk eder yanları yataklarını ki, davet ‘dua’ ederler Rablerine, korkarak ve özlemle! Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden, ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ bağış yaparlar!

 

32:17  Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurreti a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).

 

Buna rağmen bilemez nefs, onlara saklanmış göz aydınlığından ödülü ‘nedir’ ki, gayret ediyor oldukları şeylerden.*

 

>6:70, 20:15, 32:17, 40:17, 45:22, 74:38<

 

32:18  E fe men kâne mu’minen kemen kâne fâsikâ (fâsikan), lâ yestevun (yestevune).

 

O hâlde, ‘muamelede, samimi’ inançlı olan kimse, ‘hiç’ o kimse gibi midir ki, oldu fesat? Ki, eşit olmazlar.*

 

>32:18, 38:28, 45:21, 57:10, 59:20<

 

32:19  Emmellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).

 

O kimseler ise ki, ‘samimi’ inananlardır ve gayretleri erdemlidir; artık onlara, varılacak yer, has bahçeler ‘cennetlerinde’ ağırlanmadır ki, gayret ediyor oldukları şeylerden.

 

32:20  Ve emmellezîne fesekû fe me’vâhumun nâr (nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn (tukezzibûne).

 

O kimseler ise ki, fesatlardır; artık varış yerleri ateştir.* Her defasında murad ettiklerinde çıkmaya oradan, geri döndürülürler oraya. Ve denilir ki onlara: „ Tadın o ki, ateş azabını ki, onu yalanlamıştınız! “.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

32:21  Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn (yerciûne).

 

Ve elbette, mutlaka tattırırız onlara daha yakın ‘dünyevî’ azaptan ki, daha büyük azap dışında. Ki, belki rücu ederler.

 

32:22  Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî summe a’rada anhâ, innâ minel mucrimîne muntekimûn (muntekimûne).

 

Ve kimdir daha zalim o kimseden ki, hatırlatıldı Rabbinin âyetleri de, sonra aldırış etmedi ona? Muhakkak ki Biz, intikam alıcılarız ‘günah’ suçlularından.

 

32:23  Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl (isrâîle).

 

Ve andolsun ki, verdik Mûsâ’ya kitap (Tevrât ki, inanmayıp tahrif ettiler). ‘Yâ Muhammed!’, O hâlde ‘bazılarına ne yapsan inanmazlar’,* olma kararsızlık içinde, O’na kavuşmaktan!* Ve kıldık onu, İsrâîloğullarına yönlendirilmeye ‘vesile’.

 

>4:153, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>10:95, 10:105, 11:109, 28:86, 28:87<

 

>18:105, 29:23, 32:23<

 

32:24  Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn (yûkınûne).

 

Ve kıldık onlardan rehberler ki, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirirlerdi emrimizle.* Ki sabrettiklerinde ve kat’i inananlar olduklarında.

 

>2:124, 6:84, 28:5, 32:24<

 

32:25  İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn (yahtelifûne).

 

Muhakkak ki Rabbin… O, ayırır onların aralarını kıyâmet günü, hakkında ihtilâf ediyor oldukları şeylerde.*

 

>6:60, 9:109, 9:110, 10:19, 24:64, 27:83, 27:84, 27:85<

 

32:26  E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyât (âyâtin), e fe lâ yesmeûn (yesmeûne).

 

Ve yönlendirmedi mi onları, nicelerini yok etmemiz, onlardan önceki ‘uyarılan inkârcı’ uygarlıklardan?!* Ki, geziniyorlar orada, meskenlerinde. Muhakkak ki işte bunlar, elbette âyetlerdir ‘alâmetlerdir’. Hâlâ dinlemezler mi?*

 

>6:1, 10:67, 28:71, 28:72, 32:26, 32:27<

 

32:27  E ve lem yerev ennâ nesûkul mâe ilel ardıl curuzi fe nuhricu bihî zar’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubsirûn (yubsirûne).

 

Ve görmüyorlar mı ki, nasıl sevk ederiz su; ki, yeryüzüne kuru toprağa da böylelikle çıkarırız onunla tahıl. Ki yerler ondan, onların  ‘çiftlik’ hayvanları ve kendileri de. Hâlâ görmezler mi?*

 

>6:1, 10:67, 28:71, 28:72, 32:26, 32:27<

 

32:28  Ve yekûlûne metâ hâzel fethu in kuntum sâdikîn (sâdikîne).

 

Ve ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’ diyorlar ki: „ Ne zamanmış bu zafer (kıyâmette kurtuluş), eğer samimilerseniz?! “.*

 

>8:19, 14:15, 26:118, 32:28, 32:29, 40:84, 40:85, 48:1, 110:1, 110:2<

 

32:29  Kul yevmel fethi lâ yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn (yunzarûne).

 

‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Zafer günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü), fayda sağlamaz ‘hakikat bilgisini’ inkâr eden kimselere inanmaları! “. Ve onlara göz açtırılmaz ‘süre verilmez’.*

 

>6:27, 25:26, 25:27, 32:12, 33:66, 33:67, 34:52, 34:53, 89:23<

 

32:30  Fe a’rıd anhum ventezır innehum muntezırûn (muntezırûne).

 

‘Yâ Muhammed!’, Artık aldırış etme onlara! Ve intizar et ‘bekle’! Muhakkak ki onlar da intizar edenler ‘bekleyenlerdir’.