28. KASAS:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmıştır (merhametinden uzaklaştırılmıştır)!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

28:1    Tâ, Sîn, Mîm…*

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa – ÎKRA.vision

 

28:2    Bunlar âyetleridir, apaçık ‘İlâhî esasları açıklayan’ kitabın (Levh-i Mahfûz; Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!*

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

28:3    ‘Yâ Muhammed!’, Kıraat ediyoruz onu sana, havadisinden Mûsâ ve Firavunun hak ile ‘gayeyle’, samimi’ inanan bir toplum için!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

28:4    Muhakkak ki Firavun, yüceydi o yerde. Yerleştirdi erbabını ‘ayrı ayrı’ taraflara ki, zayıf ‘âciz’ bırakıyor ’bir’ tayfayı; oğullarının boğazını kesiyorlar ve hâtunlarını ‘hayâsızca davranarak’ utandırıyorlardı. Muhakkak ki o, oldu bozgunculardan.

 

28:5    Ve muradımız, ‘lâyık görüp’ minnettar kılmak, zayıf ‘âciz’ bırakılan kimseleri yeryüzünde. Ve onları rehberler kılmak ve onları vârisler kılmak.

 

28:6    Ve imkânlandıralım onları yeryüzünde. Ve gösterelim Firavun ve Hâmân’a ve ordularına ki, onlardan ‘âciz bıraktıklarından’ sakınıyor oldukları şeyleri (isyanlarına tanık olmalarını sağlayarak).

 

28:7    Ve vahyettik* annesine ki, emzirmesini onu ‘bebek Mûsâ’yı. Sonra dedik ki’: „ Nihayet korktuğun zaman aleyhine, artık bırak onu deryaya! Ve korkma ve hüzünlenme, muhakkak ki geri döndürürüz onu sana! Ve kılarız onu gönderilmiş ‘elçilerden’! “.

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

28:8    Böylece bulup aldı onu, Firavun hanedanı ki, ‘ilerde, kendilerine’ düşman ve üzüntü olması için. Muhakkak ki, Firavun ve Hâmân ve orduları oldular (bebek katliamıyla) hata edenlerden.

 

28:9    Ve karısı Firavun’un ‘dedi ki’: „ Göz aydınlığıdır bana ve sana! Öldürmeyin onu; ola ki, bizlere faydası olur veya onu evlât ediniriz! “. Ve onlar, ‘başlarına geleceklerin’ farkına ‘bile’ varmazlarken.

 

28:10  Ve sabahladı gönlü boş annesi, ‘bebek’ Mûsâ’nın. Neredeyse elbette açıklayacaktı onu ‘durumu’ ki, olmasaydı pekiştirmemiz kalbini, ‘samimi’ inananlardan olması için.

 

28:11  Ve dedi ki ablasına: „ Takip et onu! “. ‘O da’ böylelikle bakıyordu ona uzaktan ve onlar, farkına ‘bile’ varmazlarken.

 

28:12  Ve haram ‘caiz olmaz’ kıldık üzerine, süt annelerini daha önceden. ‘Ablası, onlara’ dedi ki: „ delalet edeyim mi size ‘bir’ ev ahalisi, ki ona kefil olup ‘emzirecek, bakımını üstlenecek’ sizler için? Ve onlar ona iyi nasihatçiler! “.

 

28:13  Böylece onu, annesine geri döndürdük ki, ona göz aydınlığı olsun ve hüzünlenmesin. Ve bilmesi için ki, Allâh’ın vaadinin, gerçek olduğunu. Ve lâkin onların ‘insanların’ birçoğu, bilmezler.

 

28:14  Ve ulaştığında gücüne ve oturaklılığa, verdik ona, idrak ‘yetisi’ ve ‘hakikat bilgisi’ ilmi. Ve işte böyledir ödülü, ‘kendisini’ koruyan, iyilere!

 

28:15  Ve girdi şehre bihaber oldukları esnada, ahalisinin. Derken, buldu orada dövüşen iki adam ki, bu ‘biri’ tarafı ve şu ‘diğeri de’ düşmanlarından. Derken, yardım istedi ondan, ki o taraf ‘olduğu’, düşmanlarından olana karşı. Bunun üzerine dürttü onu ‘öbürünü’ Mûsâ. Böylece ‘Allâhû Teâlâ’, olmasına takdir etti, ‘ölümü’ ona.* ‘Mûsâ aleyhisselâm’, dedi ki: „ Bu şeytanın gayretlerindendir! Muhakkak ki o ‘şeytan’, apaçık saptıran düşmandır! “.*

 

>3:145, 3:154, 4:78, 6:2, 28:15, 39:42<

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

28:16  Dedi ki: „ Rabbim… Muhakkak ki ben, zulmettim benliğime! Artık bağışla beni! “. Buna rağmen bağışladı onu. Şüphesiz ki O… O’dur ki, fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayan;* inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

>5:39, 15:49, 17:25, 20:82, 25:71, 28:16, 39:53<

 

28:17  ‘Mûsâ aleyhisselâm’, dedi ki: „ Rabbim… Bağışladığın sebebiyle beni, artık asla olmam arka çıkan, ‘günah’ suçluları için! “.

 

28:18  Derken sabahladı şehirde, korkuyla gözetleyerek. Fakat o ki, medet isteyen ondan dün, ‘yine’ yardım istiyor. Dedi ki ona, Mûsâ: „ Muhakkak ki sen, elbette apaçık ‘bir’ zalimsin! “.

 

28:19  Bu yüzden muradı mutlaka tutmak ‘kayırmak’ olunca o kimseyi ki, o, onlara düşman; ‘kurtardığı adam, ikiyüzlülük yaparak’* dedi ki: „ Yâ Mûsâ, muradın öldürmek mi beni? Ki, katlettiğin gibi ‘bir’ cana ‘kıyıp’ dün! Eğer muradın ‘buysa’, illâki zorba olursun yeryüzünde; ve muradın ‘gidişatı’ düzeltenlerden olmak ‘değildir’! “.

 

(Muhtemelen Mûsâ aleyhisselâm’ın kurtardığı adamın bu sefer umudu kalmayınca askerin elinden kurtulmak için, suçsuzluğunu belirtip onu karalayıp ikiyüzlülüğe başvurdu.)

 

28:20  (Bu olay haber olunca da) Ve geldi bir adam koşarak, şehrin uzak bir yerinden dedi ki: „ Yâ Mûsâ, muhakkak ki, yetkililer hakkında hüküm veriyorlar öldürmek için seni; hemen çık! Mutlaka ben, sana ‘iyiliğin için’ nasihat edenlerdenim! “.

 

28:21  Hemen çıktı oradan korkuyla gözetleyerek. Dedi ki: „ Rabbim… Kurtar beni zalimler toplumundan! “.*

 

>28:25<

 

28:22  Ve yöneldiğinde Medyen tarafına, dedi ki: „ Ola ki, Rabbim yönlendirir beni ‘doğru’ düzgün yola! “.

 

28:23  Ve vardığında ‘bir’ suya Medyen de, buldu üzerinde bir ümmetin insanlarından ki, su taşıyan. Ve buldu onlardan ziyade iki kadın ‘daha ki, suvarmaktan’ engelliyorlar. ‘Mûsâ aleyhisselâm’, dedi ki: „ Nedir maksadınız? “. Dediler ki: „ Suvaramayız ‘sürüyü’ çoban çekilene kadar! Ve ‘bir erkek’ babamız ‘var’ ki, kocamış, yaşlı! “.

 

28:24  Hemen ‘müdahale edip’, suvardı onlar ‘için sürüyü’. Sonra dönüp ‘çekildi bir’ gölgeye, böylelikle dedi ki: „ Rabbim… Doğrusu, bana ‘şimdiye dek’ indirdiğin ‘her’ hayırdan fakirim ‘yosunum’! “.**

 

(Saray hayatından sonra, gelip düştüğü şu durumu idrak etmesiyle, yaşadıklarına anlam vermeye çalışması ve medet beklemesi olabilir.)

 

>2:216, 61:11<

 

28:25  Derken, geldi ona yürüyerek onlardan ‘kadınlardan’ biri, utana sıkıla; dedi ki: „ Mutlaka babam seni davet ediyor ki, ödüllendirmek için seni bir ücretle; suvardığın için bizlere ‘sürüyü’! “ Böylelikle geldiğinde ona, kıssa etti ‘bahsetti’ kıssasını. ‘O’da’ dedi ki: „ Korkma, kurtuldun zalimler toplumundan! “.

 

28:26  Dedi ki, onlardan ‘kadınlardan’ biri: „ Yâ babacığım! Ücretle kirala onu! Mutlaka en hayırlısıdır ‘diğer’ ücretli kiraladığın kimselerden ki, ‘hem’ güçlü, ‘hem’ güvenilir! “.

 

28:27  ‘Baba, bir zaman’ dedi ki: „ Doğrusu muradım, nikâhlamak sana, şu iki kızlarımdan birini ki, ücretli kiralığına karşılık sekiz hac ‘ziyareti’!* Eğer ‘bunu’ on a tamamlarsan, artık nezdindendir! Ve değil muradım sana meşakkat. Bulacaksın beni, eğer dilerse Allâh, erdemlilerden! “.

 

(Kutsal kitap Zebur’a göre edilen Hac olmalı.)

 

28:28  ‘Mûsâ aleyhisselâm’, dedi ki: „ İşte bu senin ve benim aramdadır; ki, iki vadeden hangisini icra edersem! Bu yüzden, olmasın düşmanlık aleyhime! Allâh, söylediğimiz şeyler üzerinde her hususta tanık, idareyi üstlenen, itimat edilendir! “.

 

28:29  Artık icra ettiğinde Mûsâ vadeyi ve yola çıktı ‘ev’ ahalisiyle. Fark etti ki, Tur’un (Sînâ’daki Tur dağı) yamacında ‘bir’ ateş.* Dedi ki ‘ev’ ahalisine: „ Bekleyin! Muhakkak ki ben, ‘bir’ ateş fark ettim; belki getiririm size ondan bir haber veya bir tutam ateşten ki, belki ısınırsınız! “.

 

(Şimşek çakması nedeniyle yanan çalılar olabilir.)

 

28:30  Artık vardığında oraya, nidâ edildi vadinin sağ tarafındaki mübarek bir ağaçtan: „ Yâ Mûsâ! Şüphesiz ki Benim, Allâh; ki, var olan her şeyin Rabbi! “.*

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

28:31  Ve atmasını ‘istedik’; asanı ‘yere, bırak diye’! Ne var ki, gördüğünde onun depreşen cinler gibi olduğunu, dönüp ‘kaçtı’ arkasına ve ardına bakmadan. „ Yâ Mûsâ! Gel hadi; korkma! Muhakkak ki, emniyette ‘olanlardansın’!

 

28:32  Sok elini cebine ki, çıkar berrak, kusursuz, koyduğun ‘gibi, her zaman’ kanatlarına ‘böğrüne’ korkusuzca! İşte bu iki delildir Rabbinden Firavuna ve yetkililerine! “.*         Muhakkak ki oldular, fesat bir toplum.

 

>7:107, 7:108, 7:133, 7:160, 7:171, 17:101, 26:63, 28:30<

 

28:33  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Doğrusu, öldürdüm onlardan ‘bir’ cana ‘kıyıp’! Bu yüzden korkarım ki, öldürmelerinden beni! *

 

>20:40, 28:15, 28:20, 28:21<

 

28:34  Ve ağabeyim Hârûn, o, daha belagatlidir lisanı ‘dili’, benden. Bu yüzden, gönder ‘bu emri, ona da’ ki, benimle beraber görüşümü onaylar benim! Doğrusu, korkarım yalanlamalarından beni! “.*

 

>20:27, 20:28, 28:33, 28:34, 43:52<

 

28:35  ‘Allâhû Teâlâ’ dedi ki: „ Güçlendireceğiz pazunu (dînin kolu, pazusu) ağabeyinle! Ve belirleriz ikinize de delil; öyle ki, vasıl olamazlar ikinize de, âyetlerimizle ‘alâmetlerimizle vardığınızda’ ikiniz!* Ve size uyan kimseler ki, galip olanlardır!

 

>7:107, 7:108, 7:133, 7:160, 7:171, 17:101, 26:63, 28:30<

 

28:36  Ne var ki, geldiğinde onlara Mûsâ, âyetlerimizle ayan beyan ‘delillerle’, dediler ki: „ Bu ancak uydurulmuş sihir ‘dalavere’! Ki, duymadık bunun ‘gibi bir vakayı’ evvelki atalarımızdan da! “.*

 

>2:170, 6:148, 7:173, 14:10, 16:35, 36:6, 98:5<

 

28:37  Ve dedi ki Mûsâ: „ Rabbim, en iyi bilendir; ki, kim gelir O’nun katından yönlendirilmeyle ve kimin ‘lehine’ olur ‘esenlik’ diyarı âkıbeti! “.* Muhakkak ki, zalimler, felâha eremezler!

 

>2:195, 7:128, 8:40, 11:49, 13:22, 13:23, 13:24, 13:35, 18:44, 25:15, 28:77, 28:83<

 

28:38  Ve dedi ki Firavun: „ Ey yetkililer! Bilmiyorum sizlere gayrı ilâh! (Alaycı tavırla) Hemen ateş yak ki, ey Hâmân kil üzerinde, hemen yap bir kule; belki aşina olurum İlâhına Mûsâ’nın! Ve muhakkak ki, elbette zannediyorum ki onu, yalancılardan! “.

 

>7:127, 26:29, 28:38, 79:24<

 

28:39  Ve kibirlendi o ve orduları, yeryüzünde hak dışı. Ve zannettiler ki onlar, Bize rücu edilmez olduklarını!

 

28:40  Derken aldık ‘yakaladık’ onu ve ordularını bunun üzerine, attık deryaya.** Haydi bak, nasıl oldu âkıbeti zalimlerin!*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

Firavun, Haman ve Karun’un inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

28:41  Ve kıldık onları, rehberler ‘ibret’, ki davet ederler ateşe. Ve kıyâmet günü ‘onlara’ yardım olunmaz.

 

28:42  Ve uğrattık burada dünyada lânete ve kıyâmet günü de onlar, çirkinleşenlerdendir.

 

28:43  Ve andolsun ki, verdik Mûsâ’ya kitap (Tevrât). Ki, ilk ‘uyarılan inkârcı’ uygarlıkları yok ettikten sonra,* basiretler ‘idrak vesilesi olsun’ insanlar için. Ve yönlendirilmeye ‘vesiledir’ ve bahşedilme, bağışlanma, esirgenmedir. Ki, belki hatırda tutarlar!*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

28:44  ‘Yâ Muhammed!’, Ve batı tarafında değildin, ‘bunların’ olmasına takdir ettiğimiz zaman. Ve sen şahitlerden de değildin!

 

28:45  Ve lâkin inşa ettik, uygarlıklar; böylelikle onlara uzun olan bir ömür boyu’.* ‘Yâ Muhammed!’, Ve Medyen ahalisiyle oturuyor (yaşıyor) değildin ki, kıraat edesin onlara (oradaki hadiseleri ve sonraki) âyetlerimizi ‘alâmetlerimizi’! Ve lâkin Bizlerdik, gönderenler (Mûsâ aleyhisselâm’ı Medyen’e)!*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

>20:40<

 

28:46  ‘Yâ Muhammed!’, Ve Tur’un (Sînâ’daki Tur dağı) yamacında değildin, nida ettiğimiz zaman ‘Mûsâ’ya’!* Ve lâkin bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmedir Rabbinden; uyarman için ‘inkârcı bir’ halkı ki, senden önce ‘kıyâmetle’ uyaranlardan gelmeyen onlara! Ki, belki hatırda tutarlar!*

 

>19:52<

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

28:47  Ve oysa ki, isabet etmesinde onlara bir musibet ki, elleriyle sundukları şeylerden, buna rağmen derler ki: „ Rabbimiz… Olmaz mıydı, gönderseydin bizlere de bir elçi ki, hemen uyardık âyetlerine* ve olalım ‘samimi’ inananlardan! “.*

 

>4:163, 4:164, 4:165, 6:130, 6:131, 6:155, 6:156, 6:157, 7:172, 7:173, 17:15, 20:134, 26:208, 28:59, 35:24, 67:8, 67:9<

 

>6:27, 25:26, 25:27, 25:28, 33:66, 33:67, 33:68, 43:36, 43:37, 89:23, 89:24<

 

28:48  Ne var ki, geldiğinde onlara nezdimizden gerçek, dediler ki ‘hakikati örtmeye şartlanmış kimseler’: „ Olmaz mıydı, verilen şeyin bir benzeri Mûsâ’ya, ‘sana da verilse’!? “.* Ve inkâr etmediler mi, verilen şeyi Mûsâ’ya, daha önceleri de?! Dediler ki: „ İki sihirbaz dayanışması! “. Ve dediler ki: „ Muhakkak ki biz, hepsini de inkâr edenleriz! “.

 

>6:124, 10:76, 20:133, 28:48, 53:36, 53:37, 74:52, 87:18, 87:19<

 

28:49  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Öyleyse bir kitap getirin Allâh’ın katından ki, o ikisinden de daha doğruya yönlendiren; ki uyayım ona; eğer samimilerseniz! “.

 

28:50  ‘Yâ Muhammed!’, Hâlâ eğer icabet etmezlerse sana, öyleyse bil ki, sadece uyarlar ‘kendi’ isteklerine! Ve kimdir daha sapmış o kimseden ki, uyandan ‘kendi’ isteklerine, Allâh’tan gayrı yönlendirilmeye!* Muhakkak ki Allâh, ‘hakikati örtmeye şartlandıkları için, razı olduğu yola’ yönlendirmez zalimler toplumunu!*

 

>2:171, 3:108, 6:104, 7:101, 7:179, 8:22, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 21:45, 22:46, 25:44, 40:35, 64:11, 67:10<

 

28:51  Ve andolsun ki, bitiştirdik art arda onlara sözü. Ki, belki hatırda tutarlar!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

28:52  O kimseler ki, kitap ‘hakikat bilgisi’ verdiklerimiz onlara ‘Yahudiler ve Hristiyanlardan bazıları’, daha önce; onlar, ‘samimi’ inanırlar ona (Kur’ân-ı Kerîm’e).*

 

>2:121, 6:114, 10:40, 13:36, 28:52, 29:47<

 

28:53  Ve kıraat edildiği zaman onlara ‘âyetler’, dediler ki: „ ‘Samimi’ inandık ona, muhakkak ki o, hak ‘İlâhî esaslar’, Rabbimizdendir!* Muhakkak ki biz, ondan önce de Müslümandık (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen)! “.

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

28:54  İşte onlar ki, verilir iki defa (dünyada ve âhirette), ecirleri ki, sabrettikleri sebebiyle. Ve savarlar iyilik ile kötülüğü! Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden, ‘Allâhû Teâlâ’nın rızası için’ bağış yaparlar!

 

28:55  Ve işittiklerinde boş söz, aldırmazlar ona! Ve derler ki: „ Ve bizim gayretlerimiz ‘bizleredir’ ve sizlerin gayretleriniz ‘sizleredir’! Selâmun aleykum! ‘Esenlik üzerinize!’ Rağbet etmeyiz cahillere ‘düşüncesizlere’! “.*

 

>2:67, 6:35, 6:111, 7:199, 11:46, 12:33, 28:55<

 

28:56  ‘Yâ Muhammed!’, Muhakkak ki sen, yönlendiremezsin sevdiğin kişi ‘de olsa’! Ve lâkin Allâh, yönlendirir dilediği ‘rızasına uyan’ kişiyi.* Ve O’dur, en iyi bilen; ‘razı olduğu yola’ yönlendirilmişleri de!

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

28:57  Ve dediler ki ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’: „ Eğer uyarsak yönlendirilmeye seninle beraber, kaçırtılırız yerimizden! “. Ve imkânlandırmadık mı onları, hürmetli, yasakların uygulandığı mukaddes (Mekke’de) emniyetli!?* Ki, karşılanır kendilerine her türlü şeyin mahsulleri rızık ‘olarak’, katımızdan. Ve lâkin onların ‘insanların’ birçoğu, bilmezler.

 

>2:126, 2:127, 3:96, 3:97, 8:26, 27:91, 28:57, 29:67<

 

28:58  Ve nicelerini yok ettik ‘uyarılan inkârcı halkını’ memleketten* ki, geçimlikleriyle şımaran. Artık bunlar, meskenleridir onların ki, iskân edilmedi ardından birazı dışında. Ve Bizlerdik, vârisler!*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>6:94, 15:23, 19:40, 19:80, 19:95<

 

28:59  Ve olmadı Rabbin ‘haksız yere’ yok edici, şehirleri ta ki, harekete geçirir yerleşim merkezine ‘bir’ elçi.* Ki, kıraat eder onlara âyetlerimizi.* Ve değildik ‘haksız yere’ yok eden ve ahalisi zalimler olmadıkça.*

 

>9:115, 17:15, 26:209, 28:59<

 

>2:129, 9:99, 9:103, 28:59<

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

28:60  Ve ne verildiyse sizlere, artık dünya hayatının menfaatidir ve onun süsü ‘ihtişamı’!* Ve Allâh’ın katındaki şeyler ‘mükâfatlar’, en hayırlısıdır ve bâki. Hâlâ akıl yürütmez misiniz!?

 

>3:185, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 25:15, 57:20<

 

28:61  O hâlde, o kimse ‘gibi’ midir ki, ona vadettiğimiz artık iyilik vaadine kavuşan o kimse gibi ki, menfaatlendirdik onu dünya hayatının geçimliğiyle?!* Ki, sonra da o, kıyâmet gününe hazırlanmışlardandır.*

 

>3:185, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 25:15, 57:20<

 

>7:8, 7:9, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 14:49, 22:56, 24:24, 25:26, 28:66, 30:14, 82:19<

 

28:62  Ve o gün* nida edilir; artık der ki, ‘Allâhû Teâlâ, ortak yakıştıran kimselere’: „ Nerede ortaklarım (ilâhlarınız), o kimseler ki, zanda bulunmuş olduğunuz?! “.*

 

>7:8, 7:9, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 14:49, 22:56, 24:24, 25:26, 28:66, 30:14, 82:19<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

28:63  Ve derler ki, söz ‘hüküm’ aleyhlerine gerçekleşenler: „ Rabbimiz… Şunlar ayarttıklarımız kimseler ki, ayarttık onları da ayartıldığımız gibi! Ki, alâkasızlığımızı ‘ilân ediyoruz’ Sana! Ve olmadılar yalnızca bize ‘hizmetle, ibadetle’, kulluk edenler (şeytana uyup, hayallerine tapıyorlardı)!*

 

>2:166, 4:117, 6:100, 10:28, 10:29, 14:36, 16:86, 18:52, 19:82, 21:65, 25:17, 28:63, 29:25, 34:40, 34:41, 35:14, 46:5, 46:6<

 

28:64  Ve denildi ki: „ Çağırın ortaklarınızı (edindiğiniz ilâhları)! “. Bunun üzerine çağırdılar onları ‘kutsallaştırılan zât’ı, putu’. Fakat icabet etmediler onlara ‘Allâhû Teâlâ’ya ortak yakıştıran kimselere’.* Ve gördüler azabı ki, keşke onlar, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilmiş olsalardı!

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

28:65  Ve o gün* nida edilir; artık der ki, ‘Allâhû Teâlâ, ortak yakıştıran kimselere’: „ Ne cevap verdiniz gönderilmiş ‘elçilere’? “.*

 

>7:8, 7:9, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 14:49, 22:56, 24:24, 25:26, 28:66, 30:14, 82:19<

 

>5:109, 7:6, 28:65, 28:75<

 

28:66  Artık körelir onlara havadisler, izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü)* öyle ki, onlar birbirlerini sormazlar.*

 

>7:8, 7:9, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 14:49, 22:56, 24:24, 25:26, 28:66, 30:14, 82:19<

 

>23:100, 23:101, 78:16, 78:17, 78:18<

 

28:67  Ancak kim, tövbe eder ve ‘samimi’ inanır da ve gayretleri erdemliyse, O hâlde ola ki, işte onlar, olurlar felâha erenlerden.

 

28:68  Ve Rabbin oluşumunu yapılandırarak yaratır dilediği şeyi; ve seçer! Olamaz onlara ‘kullara, bu yaratılışta’, seçim. Noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Allâh! Ve yücedir, ortak yakıştırdıkları şeylerden!

 

28:69  Ve Rabbin bilir, göğüslerindeki ‘gönüllerde’ gizli tutulan şeyleri (niyetleri) ve açıkladıkları şeyleri!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

28:70  Ve O’dur ki, Allâh, ilâh olamaz O’nun dışında!* ‘Sırf’ Zât’ına dır, ‘esas’ yüceltilme, övgü, ilkte ‘dünyada’* ve âhirette! ‘Ve bunlarda, ancak’ Zat’ınındır hüküm!* Ve Zât’ı ‘huzuruna’ rücu edilirsiniz!

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

>27:80, 53:25, 79:25, 92:13, 93:4<

 

>6:57, 6:62, 12:40, 12:67, 28:70, 28:88, 40:12, 42:10<

 

28:71  ‘Yâ Muhammed! Allâh’a ortak yakıştıranlara’ de ki: „ Bakar mısınız, eğer kılsa Allâh, üzerlerinize geceyi sürekli* kıyâmet gününe dek, kimdir ‘o’ ilâh ki, Allâh’tan gayrı, sizlere ‘geri’ getirir ışığı?! “. Hâlâ dinlemez misiniz?* (Aydınlık verildiği hâlde kör gibi davranıyorsunuz, en azından körün algısı gibi dinleyin!)

 

Devamlı karanlık veya aydınlık olan gezegenler – ÎKRA.vision

 

>6:1, 10:67, 28:71, 28:72<

 

28:72  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Bakar mısınız, eğer kılsa Allâh, üzerlerinize gündüzü sürekli* kıyâmet gününe dek, kimdir ‘o’ ilâh ki, Allâh’tan gayrı, sizlere ‘geri’ getirir geceyi ki, sükûnet bulursunuz onda?! “. Hâlâ görmez misiniz?* (Gördüğünüz alâmetlere inanmıyorsunuz; idrak edip görün!)

 

Devamlı karanlık veya aydınlık olan gezegenler – ÎKRA.vision

 

>6:1, 10:67, 28:71, 28:72<

 

28:73  Ve bahşetmesi, bağışlamasından, kıldı sizlere geceyi ve gündüzü, sükûnet bulmanız için onda. Ve gaye edinmeniz içindir, ‘Allâhû Teâlâ’nın’, liyakatinden. Ve belki şükredersiniz!

 

28:74  Ve o gün* nida edilir; artık der ki, ‘Allâhû Teâlâ, ortak yakıştıran kimselere’: „ Nerede ortaklarım (ilâhlarınız), o kimseler ki, zanda bulunmuş olduğunuz?! “.*

 

>7:8, 7:9, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 14:49, 22:56, 24:24, 25:26, 28:66, 30:14, 82:19<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

28:75  Ve kaldırdık her ümmetten bir şahit.* Bunun üzerine dedik ki: „ Getirin delilinizi! “. Artık bildiler ‘öğrendiler’ ki, hak ‘İlâhî esasların’, Allâh’a ait olduğunu. Saptı (hatırdan, gönülden çıkarıldı) onlardan, uydurmuş oldukları şeyler (edindikleri ilâhları).*

 

>17:71<

 

>2:166, 4:117, 6:100, 10:28, 10:29, 14:36, 16:86, 18:52, 19:82, 21:65, 25:17, 28:63, 29:25, 34:40, 34:41, 35:14, 46:5, 46:6<

 

28:76  Muhakkak ki, Kârûn, Mûsâ’nın halkından idi; ne var ki, taşkınlık etti aleyhlerine. Ve verdik ona hazinelerden ki, doğrusu kilit altındakileri ‘taşımak’, elbet kuvvetli bir ekibe güç gelirdi. Demişti ki ona, toplumu: „ Övünme! “. Muhakkak ki Allâh, sevmez, ‘kendisiyle’ iftihar edenleri!

 

28:77  Ve gaye edin, Allâh’ın sana verdiği şeylerde, âhiret diyarını! Ve unutma nasibini dünyadan da! Ve iyilik et; nasıl ki, Allâh’ın iyiliği gibi sana!* Ve gaye edinme bozgunculuğa yeryüzünde!* Muhakkak ki Allâh, sevmez bozguncuları!

 

>2:195, 7:128, 8:40, 11:49, 13:22, 13:23, 13:24, 13:35, 18:44, 25:15, 28:77, 28:83<

 

>5:64, 7:167, 14:7, 16:61<

 

28:78  ‘Kârûn’ dedi ki: „ Verildi o ‘servet’, nezdimdeki ilim üzerine! “. Ve bilmez mi ki, Allâh’ın yok etmiş olduğunu,       ondan önceki ‘uyarılan inkârcı’ uygarlıklardan?!* O kişiler ki, daha şiddetli ondan, kuvvetçe; daha çok ‘servet’ toplayan. Ve sorulmaz suçlarından ‘günah’ suçlularına.*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>28:78, 55:39, 55:41<

 

28:79  Derken, çıktı ‘Kârûn’ halkı karşısına süsü ‘tüm ihtişamıyla’. Dedi o kimseler ki, muratları dünya hayatıdır: „ Yâ, keşke bizimde ‘olsaydı’ Kârûn’a verilen şeyin bir benzeri! Doğrusu o, elbette büyük bir pay sahibi! “.

 

28:80  Dediler ki, ‘ilhamla’ ilim verilen kimseler*: „ Eyvahlar olsun size! Allâh’ın sevabını ‘kazancını edinmek’ en hayırlısıdır! “. ‘O’ kişi için ki, ‘samimi’ inanır da ve gayretleri erdemliyse! Ve ulaştırılmazlar ona, sabredenler hariç!

 

>3:7, 4:162, 17:107, 29:49, 34:6<

 

28:81  Ne var ki, batırdık onunla ‘Kârûn’u’ ve diyarını yere (depremle).* Ve olmadı ona, Allâh’tan ziyade yardım eden birliklerden. Ve olmadı kurtulanlardan.

 

>18:42, 18:43, 18:44, 28:78<

 

28:82  Ve sabahladılar o kimseler ki, temenni eden dün, onun yerinde ‘olmayı’. Diyorlar ki: „ Vay be! Demek ki, Allâh, ‘adaleti gereği’ rızkı genişletir, kullarından dilediği ‘rızasına uyan’ kişiye ve ‘dilediğine de’ değersizleştirir! Ki, olmasaydı Allâh’ın bizleri ‘lâyık görüp’ minnettar kılması, elbet batırırdı bizleri de! Vay be! Demek ki inkâr edenler, felâha eremezlermiş! “.*

 

>6:128, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:26, 67:27<

 

28:83  Bu âhiret diyarını ki, kılarız onu o kimselere ki, muratları üstünlük ‘taslamak’ olmayan yeryüzünde; ve bozgun çıkarmayan. Ve ‘güzel’ âkıbet, ‘günahlardan’ korunanlarındır.*

 

>2:195, 7:128, 8:40, 11:49, 13:22, 13:23, 13:24, 13:35, 18:44, 25:15, 28:77, 28:83<

 

28:84  Kim, ‘Allâhû Teâlâ’nın huzuruna’ iyilikle gelirse, o hâlde onadır, ondan daha hayırlısı. Ve kim kötülükle gelirse, artık cezalandırılmazlar o kimseler, yaptıkları kötülükten başkasıyla ki, gayret ediyor oldukları şeylerden.

 

28:85  ‘Yâ Muhammed!’, Şüphesiz ki o, zorunlu kılan ‘hükümlerini’ Kur’ân’ın sana, elbette geri döndürür seni ‘mutlu son olan’ dönülen yere! De ki: „ Rabbim, en iyi bilendir; gelen kimseyi yönlendirilmeyle ve kimdir ki o, apaçık şaşkınlık içinde! “.

 

28:86  ‘Yâ Muhammed!’, Ve umuyor değildin, ‘vahiyle’ bırakılmasını sana kitabın! ‘İlâhî esaslar’, ancak bahşedilme, bağışlanma, merhametle esirgenmedir Rabbinden.* O hâlde ‘ne yapsan inanmazlar’,* olma arka ‘çıkan, hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlara!

 

>8:8, 9:32, 9:33, 10:82, 17:81, 40:14, 61:8, 61:9<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

28:87  ‘Yâ Muhammed!’, Ve alıkoymasınlar seni Allâh’ın âyetlerinden* ki, indirildikten sonra sana.* Ve davet ‘dua’ et Rabbine! Ve ‘ne yapsan inanmazlar’,* olma ‘Allâhû Teâlâ’ya’ ortak yakıştıranlardan!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>6:79, 6:121, 6:137, 9:6, 30:31, 60:4<

 

28:88  ‘Ey insanoğlu!’, Artık davet ‘dua’ etme, Allâh ile beraber diğerlerine ilâh ‘diye’! Ki, ilâh olamaz O’nun dışında!* Her şey yok olucudur, yüzü ‘Zât’ı’ dışında. Ve Zat’ınındır hüküm!* Ve Zât’ı ‘huzuruna’ rücu edilirsiniz!

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

>6:57, 6:62, 12:40, 12:67, 28:70, 28:88, 40:12, 42:10<