26. ŞU’ARÂ:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuştur’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

26:1    Tâ, Sîn, Mîm…

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa – ÎKRA.vision

 

26:2    Bunlar âyetleridir, apaçık kitabın ‘Levh-i Mahfûz’ (Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!*

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

26:3    ‘Yâ Muhammed!’, Artık belki de harap edeceksin kendini, inançlılar olmuyorlar ‘diye’!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

26:4    Dilersek ‘insanı tercihsiz kılmayı’, indiririz üzerlerine gökten bir âyet ‘alâmet’ de, artık gölgeler boyunlarını;* ki, ona itaatkâr olurlar.*

 

>2:19, 2:59, 7:162, 24:43<

 

>2:256, 5:16, 7:178, 13:27, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 57:20, 64:11<

 

26:5    Ve gelmez ki, onlara ‘hakikati örtmeye şartlanmışlara, ‘hakikat bilgisini’ hatırlatan (bir âyet); Sonsuz şefkatle merhamet edenden ki, güncel; olmasınlar ona aldırış etmemiş.

 

26:6    O zaman yalanlamışlardı ‘İlâhî esasları’. O hâlde ‘âhirette’ gelecek onlara havadisleri, onunla alay etmiş oldukları şeyin.*

 

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 10:11, 13:32, 14:42<

 

26:7    Ve görmüyorlar mı ki yeryüzünü, nice ‘bitkiler’ yetiştirdik onda, her tür kıymetli ‘zıt cins’ çiftten.

 

26:8    Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:9    Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:10  Ve seslenmişti Rabbin, Mûsâ’ya ki: „ Git, zalimler toplumuna!*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:11  Ki Firavun halkı, ‘günahlardan’ korunmazlar mı?! “.

 

26:12  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Doğrusu, korkarım yalanlamalarından beni!*

 

>20:27, 20:28, 28:33, 28:34, 43:52<

 

26:13  Ve daralıyor göğsüm ve dönmüyor lisanım ‘dilim’! Bu yüzden, gönder ‘bu emri’ Hârûn’a (ağabeyi)!

 

26:14  Onların, bana karşı suç ‘davası var’. Bu yüzden korkarım ki, öldürmelerinden beni! “.*

 

>20:40, 28:15, 28:20, 28:21<

 

26:15  ‘Allâhû Teâlâ, vahiyle’ dedi ki*: „ Hayır, hemen gidin, âyetlerimizle! Muhakkak ki Biz, beraberiz sizinle; dinleyenleriz!*

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

26:16  Haydi varın Firavun’a artık, deyin ki: „Muhakkak ki, elçisiyiz var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:17  ‘Geldik ki’, gönderesin bizimle beraber İsrâîloğullarını!“ “.

 

26:18  ‘Firavun’ dedi ki: „ ‘Himaye edip yetiştiren’ rab edinmedin mi ‘bizi’ ki, aramızda evlât olarak? Ve kaldın aramızda senelerce ömründen!

 

26:19  Ve ifa ettin ki o, uyguladığın faaliyetini! Ve sen nankörlerdensin! “.

 

26:20  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘O’ faaliyetimde ve ben sapmışlara ‘uydum’!

 

26:21  Hemen firar ettim sizlerden korktuğumdan. Ne var ki, hibe etti üzerime Rabbim idrak ‘yetisi’ ve kıldı beni, gönderilmiş ‘elçilerden’!

 

26:22  Ve bu imkân ki, onunla minnettar ‘ettiğin’ beni, kulluk (kölelik), ettirmendendir İsrâîloğullarına! “. (Erkek çocuklarını katlettirmesiyle eline düşme sebebi.)

 

26:23  Dedi ki Firavun: „ Ve nedir, var olan her şeyin Rabbi?! “.

 

26:24  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘O’, Rabbidir göklerin ve yerin ve aralarındaki şeylerin de;* ki, eğer olursanız kat’i inanlardan! “.

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

26:25  ‘Firavun’ dedi ki çevresindeki ‘seçkin’ kimselere: „ (Beni rab saymıyor) Duydunuz mu?! “.

 

26:26  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘O’, Rabbinizdir ve Rabbidir atalarınızın ve evvelkilerin de! “.

 

26:27  ‘Firavun’ dedi ki: „ Elbette elçiniz ki o, gönderilen sizlere; mutlak deli! “.

 

26:28  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘O’, Rabbidir doğunun ve batının ve aralarındaki şeylerin de;* ki, eğer akıl yürütürseniz! “.

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

26:29  ‘Firavun’ dedi ki: „ Mutlaka eğer edinirsen bir ilâh benden gayrı, mutlaka tıkarım seni de, olursun mahkumlardan! “.

 

26:30  Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Olsa da mı, getirmemle sana, apaçık bir şey ‘delil’?! “.

 

26:31  ‘Firavun’ dedi ki: „ Öyleyse getir onu, eğer samimilerdensen! “.

 

26:32  Bunun üzerine ‘Mûsâ aleyhisselâm’ attı asasını ‘yere’. Hemen o oluverdi, apaçık bir yılan.

 

26:33  Ve elini ‘koynundan’ çekip çıkardığında, öyle ki bakanlara o, bembeyaz ‘göründü’.

 

26:34  ‘Firavun’ dedi ki, halkından seçkinlere, çevresindeki: „ Doğrusu bu, mutlaka bilgili ‘dalavereci’ bir sihirbaz!

 

26:35  (Mûsâ aleyhisselâm ve Hârûn aleyhisselâm’ı kastederek, Yahudi halkına sordu):* „ Muradı, sizleri yerlerinizden çıkarmak ki, ‘dalavere’ sihriyle! “. ‘Çevresindeki seçkinlere de’: „ O hâlde, ‘onun hakkında’ ne buyurursunuz?! “.

 

>2:61<

 

26:36  ‘Halkından seçkinler’ dediler ki: „ Onu ve ağabeyi ‘Hârûn aleyhisselâm’ı’ oyala ve harekete geçir, şehirlere toplayıcılar ‘tellâllar’!

 

26:37  Ki, getirsinler sana hepsini, en bilgili sihirbazların! “.

 

26:38  Artık toplandılar sihirbazlar belirlenen sürede, malûm ‘bayram’ günü.*

 

>20:59<

 

26:39  Ve denildi insanlara ki: „ Sizler de, toplandınız mı!? “.

 

26:40  (Toplanan şehir halkı) ‘Diyorlardı ki’: „ Herhâlde sihirbazlara uyarız, eğer olurlarsa galip gelenler! “.

 

26:41  Artık geldiğinde sihirbazlar dediler ki, Firavuna: „ Mutlaka bizlere ise, elbet bir ücret vardır mıdır, eğer galip gelenler olursak!? “.

 

26:42  ‘Firavun’ dedi ki: „ Evet ve muhakkak sizler de o zaman, elbette ‘bana’ yakınlaştırılanlardansınız! “.

 

26:43  Dedi ki onlara, Mûsâ: „ Sizler atacağınız şeyleri ‘ortaya’ atın! “.

 

26:44  Bunun üzerine ‘sihirbazlar’ attılar urganları ve asalarını ve dediler ki: „ Mutlak yücelik, itibarına Firavun’un! Muhakkak ki biz… Elbette ‘yalnızca’ biziz galip gelenler! “.

 

26:45  Bunun üzerine Mûsâ attı asasını ‘yere’. Öyle ki o, yutuverdi aldatmaca şeyleri.

 

26:46  Ve atıldılar ‘ikna olan’ sihirbazlar ki, ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’ yere kapananlardan ‘oldular’.

 

26:47  ‘Sihirbazlar’ dediler ki: „ İnandık var olan her şeyin Rabbine!

 

26:48  Rabbine, Mûsâ ve Hârûn’un! “.

 

26:49  ‘Firavun’ dedi ki: „ İnandınız ona ‘ha’? İzin vermemden önce sizlere! Muhakkak ki o, elbette büyüğünüz ‘ustanız’; ki o, öğretti sizlere sihri! Artık elbet yakında bileceksiniz! Mutlaka keseceğim ellerinizi ve ayaklarınızı ki, karşı çıkmaktan! Ve mutlaka asacağım sizleri topluca! “.

 

26:50  ‘Îmân eden sihirbazlar’ dediler ki: „ Zararı yok; doğrusu bizler, Rabbimize dönenleriz!

 

26:51  Muhakkak umuyoruz ki, bağışlamasını bizleri Rabbimizin, hatalarımızdan.* Ki, öncüsü olduğumuzdan inançlıların! “.

 

>4:48, 39:53<

 

26:52  Ve vahyettik* Mûsâ’ya ki, yola koyulmasını kullarımla. Ki: „ Muhakkak ki takip edileceksiniz! “.

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

26:53  (Bu anlatımın 26:36 öncesinden); Hemen gönderdi Firavun, şehirlere toplayıcılar ‘tellâllar’ (sihirbazların getirilmesi için)!*

 

>7:110, 7:111, 7:112, 26:36, 26:37<

 

26:54  ‘Ve dedi ki’: „ Doğrusu bunlar (isyancılar), mutlaka az ‘sayıda’ küçük bir grup!

 

26:55  Ve muhakkak ki onlar, bize mutlaka kızgınlar!

 

26:56  Ve muhakkak ki bizler ihtiyatlıyız! “.

 

26:57  Ne var ki, Biz onları çıkardık bahçelerden ve pınarlardan.*

 

>7:110, 20:57, 20:63, 26:34, 26:35<

 

26:58  Ve hazinelerden ve kıymetli makamlardan…*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

26:59  İşte böyle! Ve vâris kıldık ona ‘bereketli topraklara’, İsrâîloğullarını.*

 

>7:128, 7:129, 7:137, 14:14, 21:105, 24:55, 28:5, 28:6, 44:25, 44:26, 44:27, 44:28<

 

26:60  (Bu anlatımın 26:52’nin devamında ise); Hemen peşlerine düştüler ‘Firavun ve ordusu’ gün doğarken.

 

26:61  Artık ‘birbirlerini’ gördüklerinde iki topluluk; dedi ki sahabesi Mûsâ’ya: „ Muhakkak ki biz, elbet yetişilenleriz! “.

 

26:62  ‘Mûsâ aleyhisselâm’ dedi ki: „ Hayır, muhakkak ki, benimle beraber Rabbim; ‘ilhamla, idrak ettirerek’ yönlendirecektir! “.

 

26:63  Bunun üzerine vahyettik* Mûsâ’ya ki, vurmasını: „ Asan ile denize ‘vur diye’! “. Öyle ki yarıldı hemen. Oluverdi her bir kısım, sanki kocaman halka kabarık.

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

26:64  Ve yaklaştırdık oraya ötekileri de.

 

26:65  Ve kurtardık Mûsâ’yı ve beraberindeki kimseleri topluca.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

26:66  Sonra ‘suda’ boğduk ötekileri.

 

Firavun, Haman ve Karun’un inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:67  Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:68  Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:69  ‘Yâ Muhammed!’, Ve oku onlara, havadisini İbrâhîm’in!

 

26:70  Demişti ki, babasına ve halkına: „ Nedir ‘bu, hizmetle, ibadetle’ kul olduklarınız (ilâhlar)?! “.*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

26:71  Dediler ki: „ ‘Hizmetle, ibadetle’ kul oluyoruz putlara! Öyle ki, duruyoruz ‘devamlı’ onlara, ‘kendimizi’ ibadete vererek! “.

 

26:72  ‘İbrâhîm aleyhisselâm’ dedi ki: „ İşitirler mi ki sizleri, davet ‘dua’ ettiğinizde?!

 

26:73  Veya fayda sağlarlar sizlere, veya zarar verirler ‘mi’?! “.

 

26:74  ‘Halkı’ dediler ki: „ Yok… Atalarımızda bulduğumuz ‘onlardan gördüğümüz budur’ ki, işte böyle uyguluyorlardı! “.

 

26:75  ‘İbrâhîm aleyhisselâm’ dedi ki: „ Fakat bakar mısınız ‘bu, hizmetle, ibadetle’ kul olduğunuz şeylere (ilâhlara)?!*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

26:76  Sizlerin ve eski atalarınızın?

 

26:77  Ne var ki, muhakkak ki onlar düşmandır ‘benim’ için; ki, var olan her şeyin Rabbi haricinde ‘kime tapılıyorsa’!

 

26:78  Ki Zât’ı, oluşumunu yapılandırarak yarattı beni ve O’dur, yönlendiren beni!*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:79  Ve Zât’ı, O’dur ki besleyendir beni ve içiren beni!

 

26:80  Ve hastalandığım zaman, hemen O’dur, şifa veren bana!

 

26:81  Ve Zât’ı dır, öldürecek beni, sonra da yaşatacak beni!*

 

>2:28, 2:56, 22:66, 39:42, 40:11<

 

İki defa ölüm, iki defa diriltilme – ÎKRA.vision

 

26:82  Ve Zât’ı dır umduğum ki, bağışlamasını beni, hatalarımdan;* dîn ‘İlâhî esaslar’ günü!*

 

>4:48, 39:53<

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:24, 24:25, 75:30, 82:19<

 

26:83  Rabbim… Hibe et bana, idrak ‘yetisi’! Ve dâhil et beni erdemlilere!*

 

>1:4, 2:186, 3:195, 8:9, 21:112<

 

26:84  Ve ‘nasip’ kıl sadakatli ‘bir’ lisan, (namımı yücelt)* sonraki ‘nesiller’ içinde!

 

>19:50, 26:84, 37:78, 37:108, 37:119, 37:129<

 

26:85  Ve kıl beni vârislerden; Naîm has bahçeleri ‘cennetlerine’!*

 

>7:43, 18:107, 19:63, 23:11, 39:74, 43:72, 76:22<

 

26:86  Ve bağışla babamı! Muhakkak ki o, oldu sapmışlardan!

 

26:87  Ve rezil etme beni, ‘insanların’ diriltilecekleri gün! “.

 

26:88  Ki ‘o’ gün, fayda sağlamaz mal ve oğullar (İbrâhîm aleyhisselâm’ın, babasına bir faydası olamayacağı gibi).*

 

>3:116<

 

26:89  Müstesnadır ki, kim geldiyse Allâh’a ‘gönülden boyun eğerek’, samimi kalple.*

 

>37:83, 37:84<

 

26:90  Ve yaklaştırılır has bahçe ‘cennet’, günahlardan’ korunanlara.

 

26:91  Ve barizdir ‘cehennemin’ alevli ateşi, ayartılanlara.*

 

>7:16, 15:39, 15:42, 26:94, 26:95, 26:224, 28:63, 37:32<

 

26:92  Denilir ki onlara: „ Nerede ‘bu, hizmetle, ibadetle’ kul olduğunuz şeyler (ilâhlar)?! “.*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

26:93  Ki, Allâh’a ilişiksizdirler! Yardım edebiliyorlar mı sizlere veya yardımlaşırlar ‘mı aralarında’?

 

26:94  Derken yüzükoyun atılırlar. Onda ‘cehennem ateşinde’, onlar (ilâhları)* ve ayartılanlar…*

 

>21:98, 21:99<

 

>7:16, 15:39, 15:42, 26:94, 26:95, 26:224, 28:63, 37:32<

 

26:95  Ve orduları İblis’in, toplanıp.

 

26:96  Derler ki ve onlar, orada çekiştiklerinde…

 

26:97  : „ Allâh’a yemin olsun ki, Bizler ise olmuşuz, elbet apaçık şaşkınlık içinde…

 

26:98  Sizleri eşit tuttuğumuzda, var olan her şeyin Rabbine!

 

26:99  Ki saptırmadı bizleri, ‘asıl, günah’ suçlularından başkası!

 

26:100 Ne var ki, olmaz bizlere ‘artık, hiçbir’ şefaatçi!*

 

>19:87, 21:28, 39:43, 39:44, 53:26, 78:38<

 

26:101 Ve ne de samimi ‘bir’ hami!

 

26:102 Buna rağmen, keşke olsaydı bizim için bir defa ‘daha dönüş’; ki hemen olalım ‘samimi’ inananlardan! “.*

 

>6:27, 25:26, 25:27, 25:28, 33:66, 33:67, 33:68, 43:36, 43:37, 89:23, 89:24<

 

26:103 Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:104 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:105 Yalanladı Nûh’un halkı da gönderilmiş ‘elçilerini’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:106 O zaman demişti ki onlara, kardeşleri Nûh: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

26:107 Muhakkak ki, sizler için ‘gönderilmiş’ güvenilir elçiyim!

 

26:108 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:109 Ve sual etmiyorum sizlerden ‘tebliğime’ karşı bir ücret! Varsa da ücretim, ancak üzerinedir var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:110 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana! “.*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:111 ‘Halkı’ dediler ki: „ İnanalım mı… Sana ve sana uyan rezillere?! “.

 

26:112 ‘Nûh aleyhisselâm’ dedi ki: „ Yok bir bilgim gayret ediyor oldukları şeylerden!

 

26:113 Olsa da, hesaplarının ‘sorgulanması’, ancak Rabbimin üzerinedir!* Keşke ‘bunun’ farkına varsanız!

 

>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<

 

26:114 Ve değilim kovacak, ‘samimi’ inananları ‘aşağı görseniz de’!

 

26:115 Ki ben, ancak apaçık ‘kıyâmetle’ uyaranım! “.*

 

>2:151, 3:164, 3:184, 4:41, 4:166, 6:42, 14:44, 16:44, 16:89, 17:77, 28:47, 62:2<

 

26:116 ‘Halkı’ dediler ki: „ Mutlaka eğer son vermezsen yâ Nûh, elbet taşlananlardan olursun! “.

 

26:117 ‘Nûh aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim… Muhakkak ki halkım, yalanladılar beni!

 

26:118 Aç benim aramla ve aralarını, zafere ‘kavuşturarak’!* Ve kurtar beni ve benimle beraber ‘olan, samimi’ inanan kişileri! “.

 

>5:25, 6:34, 7:89, 10:88, 12:110, 14:15, 71:24<

 

26:119 Bunun üzerine kurtardık onu ve beraberindeki kimseleri, dolu gemilerde.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

26:120 Sonra ‘suda’ boğduk ardından, kalanları.

 

Hz. Nûh aleyhisselâm’ın halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:121 Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:122 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:123 Yalanladı Âd (Hûd aleyhisselâm’ın halkı) da gönderilmiş ‘elçilerini’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:124 O zaman demişti ki onlara, kardeşleri Hûd: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

26:125 Muhakkak ki, sizler için ‘gönderilmiş’ güvenilir elçiyim!

 

26:126 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:127 Ve sual etmiyorum sizlerden ‘tebliğime’ karşı bir ücret! Varsa da ücretim, ancak üzerinedir var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:128 Bina edinip her bir tepeye, abes âyet ‘hadiselerle mi uğraşıyorsunuz’!?

 

26:129 Ve ediniyorsunuz yapıtları ki, herhâlde kalıcısınız!

 

26:130 Ve ele geçirdiğinizi de zorbalıkla ele geçirirsiniz!

 

26:131 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:132 Ve korunun ‘karşı gelmekten’, ki Zât’ı, imdada yetişti bildiğiniz şeylerde!

 

26:133 İmdada yetişti hayvanlarla* ve oğullar ‘verdi’…

 

>16:5 16:66, 16:80, 23:21<

 

26:134 Ve bahçeler ve pınarlar!

 

26:135 Muhakkak ki ben, korkarım üzerlerinize ‘gelecek’ büyük günün azabından! “.

 

26:136 ‘Halkı’ dediler ki: „ Eşittir bizlere ki, vaaz mı verdin, ya da vaaz eden olmadın!

 

26:137 Bu ise, evvelkilerin yaratmalarından başka ‘bir şey’ değildir!*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

26:138 Ve azap edilenler de değiliz! “.

 

26:139 Ne var ki yalanladılar onu ‘Hûd aleyhisselâm’ı’. Böylelikle yok ettik onları ‘uyarılan inkârcıları’.* Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

Hz. Hûd aleyhisselâm’ın Âd halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:140 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:141 Yalanladı Semûd (Sâlih aleyhisselâm’ın halkı) da gönderilmiş ‘elçilerini’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:142 O zaman demişti ki onlara, kardeşleri Sâlih: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

26:143 Muhakkak ki, sizler için ‘gönderilmiş’ güvenilir elçiyim!

 

26:144 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:145 Ve sual etmiyorum sizlerden ‘tebliğime’ karşı bir ücret! Varsa da ücretim, ancak üzerinedir var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:146 Kalacak mısınız ‘sanıyorsunuz’ burada, emniyet içinde?!

 

26:147 Bahçeler ve pınarlarda!

 

26:148 Ve ‘meyve-sebze’ ekinleri ve hurma ağaçlarıyla ki, sarkmış tomurcuklu.

 

26:149 Ve yontuyorsunuz dağlardan maharetle evler!

 

26:150 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:151 Ve itaat etmeyin emre ki, israf ‘aşırılık’ edenlerin (onların buyruklarına boyun eğme)!

 

26:152 O kimseler ki, bozgun çıkarırlar yeryüzünde ve ne de ‘gidişatı’ düzeltirler! “.*

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

26:153 ‘Halkı’ dediler ki: „ Sen sadece büyülenmişlerdensin!

 

26:154 Ki, değilsin illâki bizler benzeri, ‘görünen’ ölümlü varlıktan başka (İnsan)! Yoksa, gelseydin ya bizlere bir âyetle ‘alâmetle’, eğer samimilerdensen! “.*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

26:155 ‘Sâlih aleyhisselâm’ dedi ki: „ ‘İşte alâmet’, bu ‘başıboş’ dişi devedir!* Onun ‘kuyudan’ içeceği ve sizin içeceğiniz malûm gündür!

 

>17:59, 54:27<

 

26:156 Ve kötülükle dokunmayın ona, yoksa alır sizleri büyük günün azabı! “.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 36:63, 39:8, 40:6<

 

26:157 Buna rağmen bacaklarını biçerek devirip doğradılar onu. Bu yüzden oldular ‘son’ pişmanlığın fayda vermediklerinden.

 

26:158 Bunun üzerine aldı ‘yakaladı’ onları bir azap.* Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

Hz. Sâlih aleyhisselâm’ın Semûd halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:159 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:160 Yalanladı Lût’un halkı da gönderilmiş ‘elçilerini’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:161 O zaman demişti ki onlara, kardeşleri Lût: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

26:162 Muhakkak ki, sizler için ‘gönderilmiş’ güvenilir elçiyim!

 

26:163 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:164 Ve sual etmiyorum sizlerden ‘tebliğime’ karşı bir ücret! Varsa da ücretim, ancak üzerinedir var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:165 Erkeklere mi varıyorsunuz? Cümle âlemlerden, ‘hiç birinde olmadığı kadar’!

 

26:166 Ve bırakıyorsunuz oluşumunu yapılandırarak yarattığı şeyleri sizlere, Rabbinizin ki, eşlerinizden! Yok sizler, haddi aşan bir toplumsunuz! “.

 

26:167 ‘Halkı’ dediler ki: „ Mutlaka eğer son vermezsen yâ Lût, elbet ‘kovulup’ çıkarılanlardan olursun! “.

 

26:168 ‘Lût aleyhisselâm’ dedi ki: „ Muhakkak ki ben, yaptıklarınızı nefretle kınayanlardanım!

 

26:169 Rabbim… Kurtar beni ve ahalimi yaptıkları şeylerden! “.

 

26:170 Böylelikle kurtardık onu ve ahalisini* topluca.*

 

>7:83, 11:81, 26:171, 51:35, 51:36<

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

26:171 Âciz ‘bir’ kocakarı hariç; ‘o’, toza dönüşenlerin içindeydi.

 

26:172 Sonra harap ettik ötekileri (Sodom ve Gomorra).

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

26:173 Ve yağdırdık üzerlerine ‘taş’ yağmuru.* Ne var ki, kötü ‘oldu’ uyarılanların yağmuru.

 

>7:84, 25:40, 26:173, 27:58<

 

Hz. Lût a.s.’ın halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:174 Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:175 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:176 Yalanladı Eyke (Şuayb aleyhisselâm’ın halkı) sahabesi de gönderilmiş ‘elçilerini’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:177 O zaman demişti ki onlara, Şuayb: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

26:178 Muhakkak ki, sizler için ‘gönderilmiş’ güvenilir elçiyim!

 

26:179 Artık korunun ‘karşı gelmekten’ Allâh’a! Ve itaat edin bana!*

 

>3:179, 4:13, 4:14, 4:69, 8:13, 8:29, 9:63, 24:47, 33:36, 58:5, 58:20<

 

26:180 Ve sual etmiyorum sizlerden ‘tebliğime’ karşı bir ücret! Varsa da ücretim, ancak üzerinedir var olan her şeyin Rabbinin!

 

26:181 Ve vefa edin ölçeğe ve olmayın zararla kaybettirenlerden!

 

26:182 Terazide, hakkaniyetli istikâmet ‘üzere olun’!

 

26:183 Ve ‘değerini’ düşürmeyin insanların eşyalarının! Ve karışıklık çıkarmayın yeryüzünde bozgunculuk yaparak! “.

 

26:184 Ve korunun ‘karşı gelmekten’, ki Zât’ı, oluşumunu yapılandırarak yarattı sizleri ve evvelki cibilletleri de!

 

26:185 ‘Halkı’ dediler ki: „ Sen sadece büyülenmişlerdensin!

 

26:186 Ve değilsin illâki bizler benzeri, ‘görünen’ ölümlü varlıktan başka (İnsan)! Ve olsa olsa zannediyoruz ki, elbet yalancılardansın!

 

26:187 Haydi düşür üzerimize ‘dolu’ parçaları gökten, eğer samimilerdensen! “.*

 

>2:266, 17:92, 18:40, 18:41, 18:42, 30:48, 34:9<

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

26:188 ‘Şuayb aleyhisselâm’ dedi ki: „ Rabbim en iyi bilendir; gayret ettiğiniz şeyleri! “.*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

26:189 Ne var ki yalanladılar onu ‘Şuayb aleyhisselâm’ı’. Bunun üzerine aldı ‘yakaladı’ onları azap ki, gölge günün azabı.* Muhakkak ki o, büyük günün azabı oldu.

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

Hz. Şuayb a.s.’ın Medyen, Eyke, Ress halkının inkârı, yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

26:190 Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir’.* Ve olmadı onların birçoğu, inançlılar!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

26:191 Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden!

 

26:192 ‘Yâ Muhammed!’, Ve muhakkak ki o (Kur’ân-ı Kerîm), elbette peyderpey ‘bir’ indirilişle, var olan her şeyin Rabbindendir!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

26:193 Ki, indirdi onu Ruh’ûl Emîn (Güvenilir Ruh; Cebrâîl aleyhisselâm)…*

 

>5:110, 16:2, 16:102, 17:85, 42:51, 58:22, 66:12<

 

26:194 Kalbine ki, ‘kıyâmetle’ uyaranlardan olman için!

 

26:195 Apaçık Arapça lisanı ile.**

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

>14:4, 16:103, 19:97, 46:12<

 

26:196 Ve muhakkak ki o (İlâhî esaslar), elbette evvelkilerin hükümler içeren, parça parça sayfalarında da ‘vardı’.*

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:197 Ve olmadı mı onlara, bir âyet ‘alâmet’ ki, bilmesi, İsrâîloğullarından (hizmetle, ibadetle kendini Rabbine adayan, dîni) âlimlerin!?

 

26:198 Ve olsa ki, indirseydik onu ‘İlâhî esasları’, bazı ‘Arapçaya’ yabancılar üzerine…

 

26:199 Öyle ki okusaydı onu onlara, ‘yine de’ olmazlardı, hakkında ‘samimi’ inananlar.*

 

>6:7, 10:33, 13:1, 26:198, 26:199, 41:44<

 

26:200 İşte böyle soktuk onu ‘inkârı’ kalplerine, ‘günah’ suçlularının.

 

26:201 İnanmazlar ona (İlâhî esaslara), * ta ki, elem azabı görürler.*

 

>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:96, 10:97, 17:10, 26:201<

 

26:202 Artık gelir onlara ‘kıyâmet’, ansızın ve onlar, ‘bunun’ farkına ‘bile’ varmazlarken.*

 

>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<

 

26:203 Böylelikle der ki, ‘cehennemlikler’: „ Göz açtırılmaz mı ‘süre verilmez mi’ bize?! “.

 

26:204 Oysa ki, acele istemiyorlar mıydı azabımızı?*

 

>2:210, 5:109, 6:57, 6:58, 10:11, 10:50, 10:51, 13:6, 14:42, 15:8, 16:1, 16:33, 16:61, 17:11, 18:58, 18:59, 25:25, 25:26, 35:45, 39:69, 47:18<

 

26:205 ‘Yâ Muhammed!’, Fakat bakar mısın, menfaatlendirdik te onları, senelerce…*

 

>18:35, 18:36, 19:77, 19:78, 26:205, 41:50<

 

26:206 Sonra geldi onlara vaadolundukları şey (dünya azabı veya kıyâmet)…*

 

>18:35, 18:36, 19:77, 19:78, 26:205, 41:50<

 

26:207 Ki, yarar sağlamadı onlara, menfaatlendirilmiş oldukları şeyler.

 

26:208 Ve yok etmediğimiz ‘hiç’ bir şehir olmaz ki,* ‘olmasın’ onun uyarıcıları.*

 

>7:94, 12:109, 14:4, 15:4, 17:58, 26:208<

 

>2:38, 2:121, 14:4, 16:36, 39:71, 62:2<

 

26:209 ‘Bir’ hatırlatma! Ve değildik zalimler.*

 

>9:115, 17:15, 26:209, 28:59<

 

26:210 Ve indirmedi onu ‘Kur’ân-ı Kerîm’i’, şeytanlar.

 

26:211 Ve yaraşmaz ‘düşmez’ onlara ve mecal edemezler de.

 

26:212 Muhakkak ki onlar, işitmekten izole edilmişlerdir.*

 

>37:8, 72:9<

 

26:213 ‘Ey insanoğlu!’, Davet ‘dua’ etme, Allâh ile beraber başka ilâh’a! Bu yüzden olursun azap edilenlerden!*

 

>1:3, 7:8, 11:103, 11:104, 11:105, 14:48, 20:108, 24:24, 24:25, 75:30, 82:19<

 

26:214 ‘Yâ Muhammed!’, Ve uyar ‘kıyâmetle’ yakın aşiretini!*

 

>2:151, 3:164, 3:184, 4:41, 4:166, 6:42, 14:44, 16:44, 16:89, 17:77, 28:47, 62:2<

 

26:215 Ve ger ‘kol’ kanadını ‘esirge, kayır’ sana uyan kimseleri ki, ‘samimi’ inananlardan!*

 

>3:153, 3:172, 3:173, 4:95, 9:25<

 

26:216 Fakat eğer âsi olurlarsa sana, o hâlde deki: „ Muhakkak ki, alâkasızım gayret ettiğiniz şeylerden! “.

 

26:217 Ve itimat et, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedene!

 

26:218 Ki Zât’ı, görür seni ‘namaza’ durduğun esnada.

 

26:219 Ve dönüp dolaşmanı, ‘Allâhû Teâlâ’nın huzurunda’ yere kapananlar içinde.

 

26:220 Şüphesiz ki O… O’dur ki, işitmesi devamlı ve her şeyi kapsayan, işittiğine icabet eden; en iyi bilen!

 

26:221 Bildireyim mi sizlere, kimlere iner şeytanlar?!*

 

>19:64, 41:30, 97:4<

 

26:222 İnerler tüm iftiracı günahkârlara!

 

26:223 Ki, ‘bunlar’, kulak atarlar ‘kabartırlar, asılsız şeylere’. Ve onların birçoğu, ‘başkalarını da aldatan’ yalancılardır!*

 

>16:105, 18:49, 22:76, 23:105, 25:11, 27:83, 29:3, 29:68, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 52:11, 69:49<

 

26:224 Ve ‘bunlar, birde hayalperest’ şairleri ‘dinlerler’… Uyarlar onlara da; ayartılanlar.*

 

>7:16, 15:39, 15:42, 26:94, 26:95, 26:224, 28:63, 37:32<

 

26:225 ‘Yâ Muhammed!’, Görmez misin onların ‘bu şairlerin’, her vadide evhamlanıyor olduğunu!

 

26:226 Ve onların, uygulamadıkları şeyleri söylüyorlar olduğunu!

 

26:227 Müstesnadır o kimseler ki, ‘samimi’ inananlardır ve gayretleri erdemlidir; Allâh’ı yâd ederler çokça. Ve yardımlaşanlardır zulmedildikleri şeylerin ardından. Ve yakında ‘âhirette’ bilecekler zalimler ki, hangi geri döndürülüşe dönerler.*

 

>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<