27. NEML:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın ‘şerrinden’ ki, taşlanmış ‘rahmetinden kovulmuştur’!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

27:1    Tâ, Sîn…* Bunlar âyetleridir, Kur’ân’ın ve apaçık ‘İlâhî esasları açıklayan’ kitabın (Levh-i Mahfûz; Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!*

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa – ÎKRA.vision

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

27:2    Yönlendirilmeye ‘vesiledir’ ve müjdedir, ‘samimi’ inananlara!

 

27:3    O kimselerdir, uygulayanlar ‘titizlikle, gereğince’ ibadeti ‘namazı’!* Ve verirler zekâtı! Ve onlar âhirete kat’i inanırlar.

 

>2:43, 2:238, 4:103, 11:114, 14:40, 17:78, 17:110, 19:31, 19:55, 20:130, 20:132, 21:73, 22:78, 25:64, 30:17, 30:18, 39:9, 50:39, 51:17, 51:18, 52:49, 73:2, 73:3, 73:4, 76:16<

 

27:4    Ve muhakkak o kimseler ki, inanmazlar âhirete.* Süsledik ‘cazip gösterdik’ onlar için gayretlerini ki, bu yüzden körü körüne bocalarlar.

 

>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:96, 10:97, 17:10, 26:201<

 

27:5    İşte onlar, o kimseler ki, onlaradır ‘âhirette’, azabın en kötüsü. Ve onlar, âhirette en çok hüsranda olanlardır.

 

27:6    Ve muhakkak ki sana, elbette ‘vahiyle’ ulaştırılıyor Kur’ân; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmeden; en iyi bilenin katından!

 

27:7    Dediği zaman Mûsâ ‘ev’ ahalisine: „ Muhakkak ki ben, ‘bir’ ateş fark ettim;* getireceğim size ondan bir haber veya getireceğim size kor ‘halinde bir’ köz ki, belki ısınırsınız! “.

 

(Şimşek nedeniyle yanan çalılar olabilir.)

 

27:8    Artık geldiğinde oraya, nidâ edildi ki: „ Kutsanmıştır ateş içindeki kimseler ve çevresindeki kimseler! Ve noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Allâh! Ki, var olan her şeyin Rabbidir! “.*

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

(42:51’den bilindiği gibi, Allâhû Teâlâ’nın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmıyla olsa da, yine vahiyledir veya melekler aracılığıyla.)

 

27:9    „ Yâ Mûsâ! Şüphesiz ki O… Benim, Allâh! “. Ki, mutlak yüce, eşsiz, benzersizdir; âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmedendir!

 

27:10  „ ‘Yâ Mûsâ!’, Ve at, asanı ‘yere’! “. Ne var ki, gördüğünde onun depreşen cinler gibi olduğunu, dönüp ‘kaçtı’ arkasına ve ardına bakmadan. „ Yâ Mûsâ! Korkma! Muhakkak ki, Benim yanımda korkmaz gönderilmiş ‘elçi’!

 

27:11  Ki, müstesnadır zulmeden kişinin ‘korkması’. Sonra değiştirir de ‘gayretini’ güzele ki, kötülüğün ardından;* artık mutlaka ‘bilsin ki’, inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedenim;* fazlalığına bakmaksızın günahları örten, bağışlayanım!

 

>4:17, 4:110, 28:15, 28:16<

 

>5:39, 15:49, 17:25, 20:82, 25:71, 28:16, 39:53<

 

27:12  Ve içeri ‘sok’ et elini cebine ki, çıkar berrak, kusursuz! ‘Bu da’ dokuz âyet ‘alâmet’ içindedir, Firavun ve halkına! “.* Muhakkak ki onlar, ‘zaten’ fesat bir toplumdu.

 

>7:107, 7:108, 7:133, 7:160, 7:171, 17:101, 26:63, 28:30<

 

27:13  Ne var ki, geldiğinde onlara âyetlerimizle ‘alâmetlerimizle’* ki, görünür; dediler ki: „ Bu apaçık sihir ‘dalavere’! “.

 

>7:107, 7:108, 7:133, 7:160, 7:171, 17:101, 26:63, 28:30<

 

27:14  Ve inandıkları hâlde inkâr ettiler onu ve kanaat getirdikleri hâlde nefslerinde; ‘haksız yere’ zulümle ve üstünlük ‘taslayarak’. Haydi bak, nasıl oldu âkıbeti bozgun çıkaranların!*

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

27:15  Ve andolsun ki, verdik Dâvûd’a ve Süleyman’a ‘hakikat bilgisi’ ilmi. Ve dediler ki: „ ‘Esas’ yüceltilme, övgü, ‘sırf’ Allâh’adır! Ki O, liyakatli kıldı bizi, birçok inançlı kullarından! “.

 

27:16  Ve vâris oldu Süleyman Dâvûd’a ve dedi ki: „ Ey insanlar… Öğretildi bize kuşların nutku!* Ve verildi bize her şeyden! “. Muhakkak ki bu, elbette o, apaçık liyakattir.

 

İnsana telepati, duru görü ve teleportasyon yeteneği verildiği – ÎKRA.vision

 

27:17  Ve bir araya geldi Süleyman için ordusu; ki, cinlerden (görünmeyen varlıklar) ve insanlardan ve kuşlardan; böylelikle onlar dağıtıldılar. (Burada bahsedilen, âhiret olmalı.)*

 

>4:41, 5:109, 27:17, 27:83, 41:19, 46:6, 81:5<

 

27:18  Ta ki, vardıkları zaman karınca vadisine, dedi ki dişi ‘ana’ karınca: (Bu yetkili bir şahıs lakabı da olabilir!) „ Ey karıncalar… Girin meskenlerinize ki, ezerek kırıp geçirmesin sizi Süleyman ve ordusu farkına varmazlarken! “.

 

27:19  Bunun üzerine tebessüm etti ‘Süleyman aleyhisselâm’, gülümseyerek onun sözüne de; dedi ki: „ Rabbim… Başarılı kıl beni şükretmemde lütfuna ki o, üzerime bağışladığın ve ebeveynlerimin üzerine de! Ve gayretlerimi erdemli kıl ki, hoşnut olacağın ‘gibi’ ve dâhil et beni bahşedip, bağışlamanla, merhametle esirgemenle içine, erdemli kullarının! “.

 

27:20  ‘Süleyman aleyhisselâm’, denetledi kuşları derken dedi ki: „ Neden göremiyorum İbibiği? (Bu yetkili bir şahıs lakabı da olabilir!) Yoksa kaybolanlardan mı oldu!?

 

27:21  Mutlaka azap edeceğim ona şiddetli azapla veya mutlaka boğazını keseceğim; veya elbet getirir ‘savunacağı’ apaçık salahiyet! “.

 

27:22  Derken bekledi… Uzun sürmedi ki, hemen ‘geldi ve’ dedi ki: „ Kavradım, hakkında kavrayamadığın şeyi. Ve getirdim sana Seba’dan kesin ‘bir’ bildiri’!

 

27:23  Doğrusu ben, bir kadın buldum ki, hükümdarlık eden onlara (Seba halkına). Ve verilmiş ona her şeyden; ve onun yüce ‘bir’ Arş’ı (yönetmeliği) ‘var’!*

 

>27:26<

 

27:24  Ve buldum ki onu ve halkını ‘saygıyla’ yere kapanıyorlar güneşe! “. Ki, Allâh’tan ziyade! Ve süsledi ‘cazip gösterdi’ şeytan onlara, gayretlerini.* Bu yüzden alıkoymaktadır onları ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu’ yoldan. Ancak ki, ‘inkâra şartlandıkları için, Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendirilmediler…*

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 16:99, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

27:25  Ki, ‘huzurunda’ yere kapanmadıkları için Allâh’a! Zât’ı, ‘ortaya’ çıkarır gizemi göklerde ve yerde. Ve Allâh bilir, sakladığınız şeyleri ve açıkladıklarınızı!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

27:26  Allâh ki, ilâh olamaz O’nun dışında! Rabbidir, yüce Arş’ın (cennet ve cehennemi de içinde barındıran, zamansız, mekânsız, evrenin yönetmeliğinin)!*

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

27:27  ‘Süleyman aleyhisselâm’, dedi ki: „ Göreceğiz doğru sözlü müsün, yoksa yalancılardan mı?!

 

27:28  Git bu kitabımla (Kutsal kitap Zebur) o hâlde, bırak onlara! Sonra da dönüp ‘git’ onlardan, bak bakalım ‘inançlarından sonra’ neye rücu ederler!? “.

 

27:29  ‘Seba kraliçesi halkına’ dedi ki: „ Ey yetkililer! Muhakkak ki bana, bırakıldı ki, kıymetli bir kitap! (Kutsal kitap Zebur)

 

27:30  Muhakkak ki o, Süleyman’dandır. Ve muhakkak ‘diyor’ ki o… „Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir!…

 

27:31  Ululanmayın Bana karşı ve gelin Bana, Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) ‘olarak’!“ “.

 

>7:36, 16:49, 21:19, 44:19<

 

27:32  ‘Kraliçe’ dedi ki: „ Ey yetkililer! Bir fetva ‘açıklama’ verin bana işimde ki, değilim kat’i emir ‘hükmedecek’ şahitlerim olmadıkça! “.

 

27:33  Dediler ki: „ Kuvvetliyiz ve şiddetli baskıcıyız (baş edebiliriz onlarla). Ve ‘ama’ emir sizindir! Artık bakın neye emredecekseniz! “.

 

27:34  ‘Kraliçe’ dedi ki: „ Muhakkak ki, hükümdarlar ‘zorla’ girdikleri zaman şehre, bozguna uğratırlar onu ve boyun eğdirirler itibarlı ahalisine. İşte böyle uygulayacaklardır!

 

27:35  Muhakkak ki ben de, ‘bir heyet’ göndererek onlara hediyeyle, ‘bekleyeceğim’ o zaman, gözleyerek ki, neyle rücu ederler elçiler. “.

 

27:36  Artık geldiğinde ‘elçiler’ Süleyman’a, dedi ki: „ İane mi ediyorsunuz bana, mal ‘mülkle’? Oysa ki verdiği şey bana, Allâh’ın, daha hayırlıdır ‘dünyada’ sizlere verdiği şeylerden! * Ki, hediyelerinizle ‘ancak’ sizler mutlu olursunuz!

 

>3:157, 10:58, 17:18, 17:19, 17:20, 25:15, 57:20<

 

27:37  ‘Hediyelerle’ rücu et onlara artık! Mutlaka geleceğiz onlara ordularla ki, doğrulamazlar ‘daha da’ ondan. Ve elbet çıkarırız onları oradan, boyun eğmiş ve küçümseyerek onları! “.

 

27:38  ‘Süleyman aleyhisselâm’, dedi ki: „ Ey yetkililer! Hanginiz ‘ele geçirir’ getirir bana Arş’ını (yönetmeliğini); gelmelerinden önce bana, Müslümanlar (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyenler) ‘olarak’?! “.

 

27:39  Dedi ki cinlerden İfrit: „ Ben getiririm sana onu ki, makamından ‘kalkıp’ durman ‘dikilmenden’ önce! Muhakkak ki ben, ‘bunu’ üstlenmeye elbet ‘hem’ güç yetirir, ‘hem’ güvenilirim! “.

 

27:40  Dedi ki o, yanında kitaptan ‘hakikat bilgisi’ ilmi ‘olan’: „ Ben getiririm sana onu ki, dönmeden kendine ‘bile’ bakışın! “. Artık yanında durduğunu görünce onu, ‘Süleyman aleyhisselâm’, dedi ki: „ Bu Rabbimin denemesi için beni ki, şükredecek miyim yoksa nankörlük mü edeceğim.* Ve kim şükretti ‘Allâhû Teâlâ’ya’ artık sadece şükreder kendi benliği için. Ve kim nankörlük etti ‘lütuflarına’ o hâlde şüphesiz ki Rabbim, hiçbir şeye muhtaç olmayan, müstağnidir; çok şeref sahibi, hoş görülü, pek cömerttir! “.

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

27:41  ‘Süleyman aleyhisselâm’, dedi ki: „ Mahrum edin onu ‘Kraliçeyi’, Arş’ından (yönetmeliğinden) ki, bakalım ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlenecek mi, yoksa yönlendirilmeyen kimselerden mi olur!? “.

 

27:42  Artık geldiğinde ‘ele geçirilen Kraliçe’, denildi ki: „ Böyle midir Arş’ın (yönetmeliğinin yapılandırılması)!? “.* Dedi ki: „ Onun gibi olmalı ki, ‘evet’ o’dur! Ve verildi bizlere ‘bu’ bilgi ondan önce ‘atalarımızdan’. Ve ‘geri döndüğümde’ bizler de Müslümanlarız (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen)! “. (Oturmuş ve savaş bilgisi yüksek bir topluma karşı, zaiyat ve zarar vermeden istenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen en sağlam yol. Bk. 21:79, 27:40)

 

>27:33, 27:38, 27:41<

 

27:43  Ve alıkoymaktaydı onu ‘Kraliçeyi, hizmetle, ibadetle’ kul olduğu şeyler; ki, Allâh’tan ziyade! Muhakkak ki o, olmuştu inkârcı toplumdan.

 

27:44  Denildi ki ona: „ Gir kuleye ‘köşke’! “. Nihayet gördüğünde onu, hesapladı ‘sandı’ ki, duru su; ve giderdi ‘sıvadı’ baldırlarından. ‘Yanındaki’ dedi ki: „ Doğrusu o, ‘bir’ kule ‘köşk ki, zemini’ billur mermer sahadır. Dedi ki: „ Rabbim… Muhakkak ki ben, zulmettim benliğime ve teslimiyeti benimsedim; Süleyman ile birlikte ‘sırf’ Allâh’a ‘yöneldim’! Ki, Rabbidir var olan her şeyin!*

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

27:45  Ve andolsun ki, gönderdik Semûd’a kardeşleri Sâlih’i ki, ‘hizmetle, ibadetle’ kul olun Allâh’a!* Öyle ki, o zaman onlar, iki kesim çekiştiklerinde…

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

27:46  Dedi ki: „ Ey halkım! neden acele istiyorsunuz ‘vadedilen’ kötülüğün ‘olmasını’ ki, iyilikten önce!* İstiğfar etseniz ya; ki, belki bahşedilip, bağışlanıp, merhametle esirgenirsiniz! “.

 

>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<

 

27:47  Dediler ki: „ Talihsiziz seninle ve beraberindeki kişilerle! “. Dedi ki: „ Talihsizliğiniz ‘gayretlerinin neticesi, yazılıdır’ katında Allâh’ın!** Yok sizler, sınanan bir toplumsunuz! “.*

 

>7:131, 17:13, 25:23, 27:47, 36:18, 36:19, 52:3<

 

Kader – ÎKRA.vision

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

27:48  Ve şehir içinde dokuz ‘kişilik’ muhit vardı ki, bozgun çıkarırlar yeryüzünde ve ne de ‘gidişatı’ düzeltirler.*

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

27:49  Dediler ki Allâh adına yemin ederek: „ Mutlaka geceleyin niyetlenelim ‘bir baskına’,* ona ve ‘ev’ ahalisine. Sonra da ‘dava eden’ himayecisine elbet deriz ki, doğrusu şahit olmadık ‘ev’ ahalisinin yok edilişine! Ve muhakkak ki biz, elbette samimileriz! “.

 

>4:81, 4:108, 27:49<

 

27:50  Ve ‘bu dokuz kişilik çete’, düzen kurdular. Ve Biz de düzenlerine, ‘bir’ düzen kurduk; ve onlar, ‘bunun’ farkına ‘bile’ varmazlarken.

 

27:51  Haydi bak, nasıl oldu âkıbeti düzenlerinin!* Nasıl Harap ettik onları ve halkını topluca.**

 

>6:123, 7:86, 8:36, 11:19, 14:3, 16:88, 17:16, 34:34, 43:23<

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

Hz. Sâlih aleyhisselâm’ın Semûd halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

27:52  Artık bunlar, boş, virane evleri ki, zulmettikleri sebebiyledir. Muhakkak ki işte bu, elbette âyet ‘alâmettir, hakikat bilgisini, anlaya’ bilen bir toplum için!*

 

>4:153, 6:109, 7:146, 10:97, 14:11, 14:47, 23:71, 29:51<

 

27:53  Ve kurtardık o kimseleri ki, ‘samimi’ inananlardır ve ‘günahlardan’ korunanlar!

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

27:54  Ve Lût, demişti ki, halkına: „ Müstehcenliğe mi varıyorsunuz; ve siz, göz göre göre?!

 

27:55  Muhakkak ki sizler, elbette varıyorsunuz şehvetle erkeklere; ki, hâtunlardan ziyade. Yok sizler, cahillik ‘düşüncesizlik’ eden toplumsunuz! “.*

 

>2:67, 6:35, 6:111, 7:199, 11:46, 12:33, 28:55<

 

27:56  Ne var ki, olmadı halkının cevabı, demelerinden başka ki: „ Çıkarın Lût ailesini şehrinizden, doğrusu onlar ‘bu kirli işlerden’ arınmış insanlar! “.

 

27:57  Bunun üzerine kurtardık onu ve ‘ev’ ahalisini.** Ki, karısı hariç; belirledik ki, o, toz olanlardandır! “.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

>7:83, 11:81, 26:171, 51:35, 51:36<

 

>80:40<

 

27:58  Ve yağdırdık üzerlerine ‘taş’ yağmuru.* Ne var ki, kötü ‘oldu’ uyarılanların yağmuru.*

 

>7:84, 25:40, 26:173, 27:58<

 

Hz. Lût a.s.’ın halkının inkârı ve yok edilmeleri – ÎKRA.vision

 

27:59  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ ‘Esas’ yüceltilme, övgü, ‘sırf’ Allâh’adır! Ve esenlik ki, o    seçkin kıldığı kulları üzerinedir! “. Allâh, en hayırlısıdır! Yoksa ortak yakıştırdıkları şeyler mi?

 

27:60  Pekâlâ kim, oluşumunu yapılandırarak yarattı, gökleri ve yeri?! Ve indirdi sizlere gökten su? Ki böylelikle ‘bitkiler’ yetiştirdik onunla rengârenk hâlinde bahçelerde. Ki olmadı sizlerin, yetiştirmeniz ‘hiçbir’ ağacını! ‘Bunlar’ mı, ilâh’a ‘işaret’? Allâh ile beraber! Yok onlar, ‘öyle’ bir toplumdur ki, ‘Rablerine, Zât’ının yarattıklarını’ müsavi tutarlar.*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

27:61  Ya da kim, var etti yeryüzünü karar kılınan ‘yer’ ve var etti ortasında nehirler* ve var etti onda sağlam ağırlıklar* ve var etti iki denizin arasına bariyer!? Bunlar’ mı, ilâh’a ‘işaret’? Allâh ile beraber! Yok onların birçoğu, bilmezler.

 

Dünyanın merkezindeki ağırlıklarının, volkanik depremlere yol açtığı ve bu nedenle yollar ve akarsu yataklarının oluşumu – ÎKRA.vision

 

Demirin indirildiği ve yerkürenin merkezinin demir ve nikel gibi madenlerden oluştuğu – ÎKRA.vision

 

27:62  Ya da kim, icabet eder zorda kalmışa ki, davet ‘dua’ ettiği zaman ve giderir fenalıkları ve kılar sizleri, halefler (medeniyette yerine geçen) yeryüzünde! Bunlar’ mı, ilâh’a ‘işaret’? Allâh ile beraber! Ne az hatırda tutarsınız!

 

27:63  Ya da kim, yönlendirir sizleri karanlıklarında, karanın ve denizin?! Ve kim, gönderir rüzgârları müjdeleyici; önlerinden bahşetmesi, bağışlaması, merhametle esirgemesinin (yağmurun)?! Bunlar’ mı, ilâh’a ‘işaret’? Allâh ile beraber! Yücedir Allâh, onların ortak yakıştırdıkları şeylerden!

 

27:64  Ya da kim, ilk başlatır, örneksiz, yoktan, oluşumunu yapılandırarak yaratmayı, sonra ‘çıkarıp’ geri döndürür ‘tekrar eder’ onu?! Kim, rızıklandırıyor sizleri, gökten ve yerden?! Bunlar’ mı, ilâh’a ‘işaret’? Allâh ile beraber! ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ Getirin delilinizi, eğer samimilerseniz! “.

 

27:65  De ki: „ Bilemez kimse, göklerde ve yeryüzünde, algılanamayanı Allâh dışında! “. Ve farkında ‘bile’ değillerdir ki, ne ara diriltilecekler.*

 

>16:21, 27:65, 27:66<

 

27:66  Ki, eriştiğinde ‘bile’ âhirette ‘gerçeğin’ bilgisi onlara, ki ‘hâlâ İlâhî esaslardan yana’, şüphedeler onlar oradan. Yok ‘idrak etmek istemedikleri için’ kördürler onlar orada da.*

 

>6:9, 7:38, 17:72, 27:66<

 

27:67  Ve dediler o kimseleri ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır: „ Olduğumuz zaman mı toprak; ve atalarımız da, mutlaka elbet ‘mezardan’ çıkarılacağız ‘ha’!? “.*

 

>6:30, 36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

27:68  Andolsun vaad edildik biz bununla ve atalarımız da, daha önceleri.* Bu ise, evvelkilerin masallarından başka ‘bir şey’ değildir! “.*

 

>2:170, 6:148, 7:173, 14:10, 16:35, 36:6, 98:5<

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

27:69  ‘Yâ Muhammed!’, De ki: „ ‘İsterseniz’ dolaşın yeryüzünde, böylelikle bakın, nasıl oldu âkıbeti ‘günah’ suçlularının! “.

 

27:70  ‘Yâ Muhammed!’, Ve hüzünlenme, onlar ‘davetine uymadılar diye’!* Ve olma daraltı içinde, kurdukları düzenler sebebiyle!

 

>5:48, 5:49, 11:12, 11:112, 11:113, 17:74, 28:87<

 

27:71  Ve ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’ diyorlar ki: „ Ne zamanmış bu vaat (kıyâmet), eğer samimilerseniz?! “.*

 

>6:31, 6:47, 6:134, 10:53, 10:54, 20:15, 22:55, 29:53, 40:59, 51:14, 67:25, 67:27<

 

27:72  De ki: „ Ola ki, olması yakındır ‘belki de’ izliyordur sizleri ‘başınıza geleceklerin’ bazıları ki, acele istiyorsunuz! “.

 

27:73  Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette liyakat sahibidir insanlara! Ve lâkin onların ‘insanların’ birçoğu, şükretmezler.

 

27:74  Ve şüphesiz ki Rabbin, elbette bilir, göğüslerindeki ‘gönüllerde’ gizli tutulan şeyleri (niyetleri) ve açıkladıkları şeyleri!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

27:75  Ve yoktur algılanamayandan, gökte ve yerde ki, olmasın apaçık ‘İlâhî esasları açıklayan’ kitapta (Levh-i Mahfûz; Allâh’ın ilminin, saklanmış ve korunmuş kayıt levhası)!*

 

>6:59, 13:39, 36:12, 57:22, 85:21, 85:22<

 

27:76  Muhakkak ki, bu Kur’ân, kıssa eder ‘bahseder’ üzerlerine İsrâîloğullarının ki onunla, onların birçoğunun hakkında ihtilâf ettikleri o şeyde.*

 

>7:34, 10:19, 11:110, 20:129, 41:45, 42:14<

 

27:77  Ve muhakkak ki o, elbette yönlendirilmeye ‘vesiledir’ ve bahşedilme, bağışlanma, esirgenme, ‘samimi’ inananlara!

 

27:78  Muhakkak ki Rabbin, değerlendirir onların arasında, Kendi hükmü ile.* Ve O’dur, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; en iyi bilen!

 

>2:41, 2:89, 2:91, 2:101, 4:47, 5:48, 6:91, 9:30, 9:31, 21:50, 35:31, 46:12, 98:5<

 

27:79  ‘Yâ Muhammed!’, Artık itimat et Allâh’a! Muhakkak ki sen, apaçık Hak ‘tan inen, İlâhî esaslar’ üzeresin!

 

27:80  ‘Yâ Muhammed!’, Muhakkak ki sen, duyuramazsın ölülere ve duyuramazsın sağırlara çağrıyı ki, arkalarını dönüp ‘kaçtıkları’ zaman (Anlamak istemedikleri için, idrak kuvveleri kilitlidir).*

 

>2:171, 3:108, 6:104, 7:101, 7:179, 8:22, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 21:45, 22:46, 25:44, 40:35, 64:11, 67:10<

 

27:81  ‘Yâ Muhammed!’, Ve sen değilsin körü,* sapkınlıklarından ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönlendiren! Değilse, ancak âyetlerimize inanan kişiye duyurabilirsin! Oysa ki, onlar ‘zaten’ Müslümanlardır (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen).

 

>2:171, 3:108, 6:104, 7:101, 7:179, 8:22, 8:23, 10:100, 13:19, 17:72, 17:97, 21:45, 22:46, 25:44, 40:35, 64:11, 67:10<

 

27:82  ‘Kıyâmet’ vaki olduğu zaman çıkarırız aleyhlerine onların yerden mahlûkat ki, konuşacak onlara, insanların, âyetlerimize ‘Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği neticesine’* kat’i inanmadıklarını.

 

>2:6, 6:12, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 8:55, 10:39, 10:40, 10:96, 10:97, 17:10, 26:201<

 

27:83  Ve o gün ‘kıyâmet sonrası âhirette’* bir araya getireceğiz her ümmetten bir bölük ki, yalanlayan kişilerdir âyetlerimizi; böylelikle dağıtıldılar…*

 

>4:41, 5:109, 27:17, 27:83, 41:19, 46:6, 81:5<

 

27:84  Ta ki, geldikleri zamana kadar. ‘Âhirette, Allâhû Teâlâ’ dedi ki: „ Yalanladınız mı âyetlerimi ki, kavrayamadınız da onu, ilimle?!* Pekâlâ, nedir gayret ediyor olduğunuz? “.*

 

>6:98, 10:39, 20:110, 20:114<

 

>6:60, 21:93, 24:64, 27:84, 27:85<

 

27:85  Ve vaki oldu üzerlerine ‘vaadedilen’ söz ki, zulmettikleri sebebiyledir. Artık konuşamazlar onlar.

 

27:86  Görmüyorlar mı ki, nasıl kıldık geceyi onda sükûnet için ve gündüzü görmeye. Muhakkak ki işte bu, elbette âyetlerdir ‘alâmetlerdir, samimi’ inanan bir toplum için!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 16:102, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195, 32:2<

 

27:87  Ve Sûr’a üfürüldüğü gün** dehşete kapılır göklerdeki kimseler* ve yeryüzündeki kimseler; ki, Allâh’ın dilediği kişi dışında. Ve her biri varırlar O’na, ‘Zât’ının hükmüne’ boyun eğerek.*

 

Sûr’a üfürülme ile kıyametin başlatılması ve bu sesin çöl kumu sesine benzetilmesi – ÎKRA.vision

 

İlk diriliş, 2. Sûr’a üfürülme – ÎKRA.vision

 

Dünya dışı başka varlıkların yaşadığı – ÎKRA.vision

 

>2:255, 3:83, 6:59, 13:15, 16:49, 17:44, 22:18, 67:14<

 

27:88  Ve görürsün dağı ki, sanırsın onu kaskatı; ve o, geçer gider, bulutun geçişi ‘gibi’. Ki, işlemesiyle Allâh’ın. Zât’ı ki, mükemmelleştirdi her şeyi. Şüphesiz ki, O, haberdar, üstün bilgi sahibidir; uyguladığınız şeylerden!

 

27:89  Kim, ‘Allâhû Teâlâ’nın huzuruna’ iyilikle gelirse, o hâlde onadır, ondan daha hayırlısı.         Ve onlar, dehşetten, izin günü (Allâhû Teâlâ’nın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü) güvendedirler.

 

27:90  Ve kim kötülükle gelirse, artık, yüzleri ateş içindedir ki, cezalandırılırlar: „ Ancak gayret ediyor olduğunuz şeylerden! “ ‘Denilerek’.*

 

>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<

 

27:91  ‘Yâ Muhammed!, De ki’: „ Emrolundum ki, ancak ‘hizmetle, ibadetle’ Rabbe kul olmamla;* ve her şeyin kendisine ait olduğu bu şehri hürmetli, yasakların uygulandığı mukaddes kılan Zât’ına. Ve emrolundum ki, Müslüman (Allâhû Teâlâ’ya teslimiyeti benimseyen) olmamla!

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

27:92  Ve okumamla Kur’ân-ı! “. Ki, nihayet kim, ‘Allâhû Teâlâ’nın razı olduğu yola’ yönelmişse, artık sadece kendi benliği için yönelmiştir. Ve kim saptıysa, artık deki: „ Ben, sadece ‘kıyâmetle’ uyaranlardanım! “.*

 

>2:256, 4:170, 6:104, 7:146, 10:108, 11:120, 17:107, 18:29, 39:41, 90:10<

 

>6:66, 6:104, 6:107, 7:2, 10:108, 11:120, 20:100, 20:124, 39:41, 90:10<

 

27:93  ‘Yâ Muhammed!’, Ve de ki: „ ‘Esas’ yüceltilme, övgü, ‘sırf’ Allâh’adır! Gösterecek sizlere âyetlerini ‘alâmetlerini’! Ki, nihayet tanıyacaksınız onları! “.* Ve değildir Rabbin bihaber, gayret ettiğiniz şeylerden!

 

>7:52, 7:185, 10:101, 12:105, 18:109, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<