37. SÂFFÂT:

 

„ Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm! Bismillâhirrahmânirrahîm! “.

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın (âsiler) ‘şerrinden’ ki, taşlanmıştır (merhametinden uzaklaştırılmıştır)!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

37:1    Ves sâffati saffâ (saffen).

 

Ve saf tutup dizilenler…**

 

>37:1, 37:2, 37:3, 37:164, 37:165, 37:166<

 

(Bu ve sonraki iki âyetler, Allâh’ı tesbih edenler olmalı.)

 

37:2    Fez zâcirâti zecrâ (zecran).

 

Derken uyarıyla uyaranlar…

 

37:3    Fet tâliyâti zikrâ (zikran).

 

Derken Zikri (hakikat bilgisini) tilâvet edenler…*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 10:57, 16:102, 17:82, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195<

 

37:4    İnne ilâhekum le vâhıd (vâhıdun).

 

Muhakkak ki, tekdir İlâhınız!

 

37:5    Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık (meşârıkı).

 

Ki, Rabbidir göklerin ve yerin ve bunların arasındaki şeylerin de!* Ve Rabbidir doğuların da!***

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

Doğular ve batılar: – https://ikra.vision

 

>2:115, 2:142, 26:28, 37:5, 43:38, 55:17, 70:40, 73:9<

 

(Âyetlerde geçen gökler ve gezegenler göz önünde bulundurulduğunda, bunların her birinin bir odak noktası etrafında bir hareketi olduğuna göre, söz konusu âyetlerdeki doğular ve batılardaki kasıt, Rabbimizin koyduğu kurallar gereği bir başlangıcın ve geri dönüş olan sonun hatırlatılması olmalı.)

 

37:6    İnnâ zeyyennes semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib (kevâkibi).

 

Muhakkak ki Biz, süsledik ‘ihtişamlı gösterdik’, Dünyanın gökyüzünü süslü ‘ihtişamlı’ gezegenlerle.

 

37:7    Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid (mâridin).

 

Ve muhafaza ederek soyutlayan şeytanın (âsiler) hepsinden.

 

37:8    Lâ yessemmeûne ilel meleil a’lâ ve yukzefûne minkulli cânib (cânibin).

 

Dinleyemezler üstün meclisi ve her bir tarafından atılırlar.

 

37:9    Duhûran ve lehum azâbun vâsib (vâsibun).

 

Sürgün edilirler ve onlaradır kesintisiz azap.

 

37:10  İllâ men hatıfel hatfete fe etbeahu şihâbun sâkib (sâkibun).

 

Ancak ki, kim ‘gizli ilim çalmak için’ bir kırıntı ‘bilgi’ kapıp kaçtıysa, hemen peşine düştü, delip geçen bir kor.

 

37:11  Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halaknâ, innâ halaknâhum min tînin lâzib (lâzibin).

 

‘Yâ Muhammed!’ Haydi fetva ‘fikir’ iste onlardan ki, onların ‘putları’ mı yaratılışta daha şiddetli yoksa ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattığımız kimse mi?* Muhakkak ki Biz ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattık onları yapışık kilden!**

 

>7:195, 19:67, 36:77, 37:11, 40:57, 79:27<

 

(Özümlenme ile vücuda yarayışlı biçime sokularak, dokuların yapısında yer alışı)

 

>15:28, 17:61, 20:55, 25:54, 30:20, 71:17<

 

37:12  Bel acibte ve yesharûn (yesharûne).

 

Ki (Kur’ân-ı Kerîm’in sana gönderildiğine ve bildirdiği hârikalar ve İlâhî esasların tek yaratıcısı olduğuna inanmamaları) tuhafına gitti ve ‘onlar ise bununla’ eğleniyorlar.

 

37:13  Ve izâ zukkirû lâ yezkurûn (yezkurûne).

 

Ve hatırlatıldığı zaman, yâd etmezler ‘Allâh’ı’.

 

37:14  Ve izâ raev âyeten yesteshırûn (yesteshırûne).

 

Ve gördükleri zaman bir âyet, dudak büküp eğlenirler.

 

37:15  Ve kâlû in hâzâ illâ sihrun mubîn (mubînun).

 

Ve derler ki: „ Bu olsa olsa ancak apaçık sihir ‘dalaveredir’!

 

37:16  E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûn (meb’ûsûne).

 

Öldüğümüz zaman mı ve toprak ve kemik ‘yığını’ olduğumuzda, doğrusu bizler, elbette diriltiliriz?!*

 

>6:30, 36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

37:17  E ve âbâunel evvelûn (evvelûne).

 

Evvelki atalarımız da mı? “.*

 

37:18  Kul neam ve entum dâhırûn (dâhırûne).

 

‘Yâ Muhammed!’ De ki: „ Evet ve sizler ‘Zât’ının hükmüne’ boyun eğerek! “.*

 

>2:255, 3:83, 6:59, 13:15, 16:49, 17:44, 22:18, 67:14<

 

37:19  Fe innemâ hiye zecretun vâhıdetun fe izâ hum yenzurûn (yenzurûne).

 

Artık sadece tek bir patlama ki,**** hemen o zaman onlar, bakınırlar.

 

>14:43, 15:14, 15:15, 15:16, 21:97, 26:4, 34:2, 34:9, 36:41, 36:42, 36:43, 36:44, 36:45, 36:49, 36:50, 36:51, 36:53, 44:16, 52:44, 52:45, 52:46, 54:1, 54:7, 79:6, 79:7, 79:8, 79:9, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4, 99:5, 99:6<

 

Dünyanın karşı karşıya kalacağı felaket: – https://ikra.vision

 

Dünyanın sonunun muhtemelen bir Meteorit felaketiyle olacağı: – https://ikra.vision

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – https://ikra.vision

 

37:20  Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn (dîni).

 

Ve ‘inkâr edenler’, derler ki: „ Yâ, eyvahlar olsun bize;* budur dîn ‘İlâhî esaslar’ günü!* “.

 

>20:102, 21:13, 21:14, 21:46, 36:51, 36:52, 37:19, 37:20, 37:30, 68:31, 78:22<

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:21  Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn (tukezzibûne).

 

‘Denilir ki onlara’: „ Budur, ayrım dönemi günü ki, onu yalanlamıştınız! “.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:22  Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn (ya’budûne).

 

‘Allâh, der ki meleklere’: „ Bir araya getirin zalim kimseleri ve eşlerini ‘eşlik edenleri’ ve ‘hizmetle, ibadetle’, kulluk ettikleri şeyleri! “.*

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:23  Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sırâtıl cahîm (cahîmi).

 

Ki, Allâh’tan ziyade… „ Haydi yönlendirin onları ‘cehennemde’ alev yoluna!*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:24  Vakıfûhum innehum mes’ûlûn (mes’ûlûne).

 

Tutun onları, muhakkak ki onlar ,‘eylemlerinden’ mesullerdir!

 

37:25  Mâ lekum lâ tenâsarûn (tenâsarûne).

 

‘Allâh, der ki onlara’: „ Ne oluyor da sizlere, yardımlaşmıyorsunuz!.. “.

 

37:26  Bel humul yevme musteslimûn (musteslimûne).

 

Yok onlar, bugün teslim olanlardır!

 

37:27  Ve akbele ba’duhum alâ ba’dın yetesâelûn (yetesâelûne).

 

Ve ‘cehennemde’ katılıp onların bazıları, bazılarına sorarlar.

 

37:28  Kâlû innekum kuntum te’tûnenâ anil yemîn (yemîni).

 

Dediler ki: „ Doğrusu sizler gelirdiniz bizlere sağdan (iyiliğimizi ister gibi)! “.

 

37:29  Kâlû bel lem tekûnû mû’minîn (mû’minîne).

 

‘Onlar da’ dediler ki: „ Yok, ‘samimi’ inananlar olmadınız!

 

37:30  Ve mâ kâne lenâ aleykum min sultân (sultânin), bel kuntum kavmen tâgîn (tâgîne).

 

Ve olamazdı bizim üzerlerinizde bir salahiyet! Yok, sizler düşkünezen bir toplumsunuz!

 

37:31  Fe hakka aleynâ kavlu rabbinâ innâ le zâıkûn (zâıkûne).

 

Artık, hak oldu söz ‘hüküm’, üzerlerimize Rabbimizin ki*, doğrusu bizler de, elbette tadıcıyız ‘azabı’!

 

>23:65, 23:66, 39:71, 40:11, 40:12, 45:31, 67:9, 67:11<

 

37:32  Fe agveynâkum innâ kunnâ gâvîn (gâvîne).

 

Fakat bizler ayarttık sizleri de; doğrusu bizler de ayartılanlardık! “.*

 

>6:27, 6:28, 25:26, 25:27, 25:28, 32:12, 32:13, 33:66, 33:67, 34:52, 34:53, 39:71, 40:6, 41:25, 46:18, 89:23<

 

37:33  Fe innehum yevme izin fîl azâbi muşterikûn (muşterikûne).

 

Ne var ki, muhakkak ki onlar da izin günü (Allâh’ın izniyle gerçekleşecek kıyâmet günü),* azap içinde müştereklerdir.

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:34  İnnâ kezâlike nef’alu bil mucrimîn (mucrimîne).

 

Muhakkak ki Biz işte böyle uygularız ‘günah’ suçlularına.

 

37:35  İnnehum kânû izâ kîle lehum lâ ilâhe illallâhu yestekbirûn (yestekbirûne).

 

Muhakkak onlar ki… Denildiği zaman onlara ‘inkâr edenlere’: „ İlâh olamaz Allâh’tan başka! “;* kibirleniyorlardı.

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<

 

37:36  Ve yekûlûne e innâ le târikû âlihetinâ li şâirin mecnûn (mecnûnin).

 

Ve ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’ diyorlar ki: „ Doğrusu bizler, elbette terk mi edeceğiz ilâhlarımızı, delirmiş bir şair için? “.

 

37:37  Bel câe bil hakkı ve saddakal murselîn (murselîne).

 

Ki, geldi hakikat ‘bilgisi’ ile; ve tasdikledi gönderilmiş ‘elçileri’.

 

37:38  İnnekum le zâikûl azâbil elîm (elîmi).

 

Doğrusu sizler, elbette tadıcısınız elem azabı!*

 

>23:65, 23:66, 39:71, 40:11, 40:12, 45:31, 67:9, 67:11<

 

37:39  Ve mâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).

 

Ve cezalandırılmazsınız ki, gayret ediyor olduğunuz şeyler ‘dışında’!.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:40  İllâ ibâdallâhil muhlesîn (muhlesîne).

 

Ki müstesnadır, Allâh’ın seçkin kulları.

 

37:41  Ulâike lehum rizkun ma’lûm (ma’lûmun).

 

İşte onlar ki… Onlaradır malûm rızık…*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:42  Fevâkih (fevâkihu), ve hum mukremûn (mukremûne).

 

Meyvelerle; ve onlar, ikrâm olunan kullardır.

 

37:43  Fî cennâtin naîm (naîmi).

 

Naîm has bahçeleri ‘cennetlerinde’.

 

37:44  Alâ sururin mutekâbilîn (mutekâbilîne).

 

Karşılıklı tahtlar üzerindeler.

 

37:45  Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn (maînin).

 

Etraflarında dolaştırılır kâseler pınardan.

 

37:46  Beydâe lezzetin liş şâribîn (şâribîne).

 

Berrak lezzetlidir içenlere.

 

37:47  Lâ fîhâ gavlun ve lâ hum anhâ yunzefûn (yunzefûne).

 

İçindeki ne ‘rahatsızlık verip’ hortlatır ve ne de onlar, ona kanarlar.

 

37:48  Ve indehum kâsırâtut tarfı în (înun).

 

Ve yanlarında iri gözlü bakışlarını ayırmayanlar.

 

37:49  Ke enne hunne beydun meknûn (meknûnun).

 

Ki, saklanmış ‘değerli’ yumurtalar gibi olurlar onlar.

 

37:50  Fe akbele ba’duhum alâ ba’dın yetesâelûn (yetesâelûne).

 

Ve ‘cennette’ katılıp onların bazıları, bazılarına sorarlar.

 

37:51  Kâle kâilun minhum innî kâne lî karîn (karînun).

 

Dedi ki, konuşan ‘biri’ onların aralarından: „ Doğrusu benim ‘bir’ yakınım vardı! “.

 

37:52  Yekûlu e inneke le minel musaddikîn (musaddikîne).

 

Derdi ki: „ Mutlaka sen, elbette tasdikleyenlerden misin!?

 

37:53  E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le medînûn (medînûne).

 

Öldüğümüz zaman mı ve toprak ve kemik ‘yığını’ olduğumuzda, doğrusu bizler, elbette hesap veririz?! “.*

 

>6:30, 36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

37:54  Kâle hel entum muttaliûn (muttaliûne).

 

Dedi ki (cennetliklere): „ Sizler de, aşina oldunuz mu? “.

 

37:55  Fettalea fe reâhu fî sevâil cahîm (cahîmi).

 

Hemen aşina oldu da, artık gördü onu ‘cehennemde’ alevde.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:56  Kâle tallâhi in kidte le turdîn (turdîne).

 

Dedi ki ‘yakınına’: „ Allâh’a yeminle ki, neredeyse az kalsın, elbet beni de ‘azaba’ düşürecektin! “.

 

37:57  Ve lev lâ ni’metu rabbî le kuntu minel muhdarîn (muhdarîne).

 

(Cennetliklere): „ Ve olmasaydı lütfu Rabbimin, elbette olurdum ‘azaba’ âmâde olanlardan!*

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:58  E fe mâ nahnu bi meyyitîn (meyyitîne).

 

Artık ölecekte değil miyiz?*

 

>2:28, 2:56, 22:66, 39:42, 40:11<

 

37:59  İllâ mevtetenel ûlâ ve mâ nahnu bi muazzebîn (muazzebîne).

 

İlk ölümden başka* ve azap edilecekte değiliz! “.

 

İki defa ölüm, iki defa diriltilme: – https://ikra.vision

 

37:60  İnne hâzâ le huvel fevzul azîm (azîmu).

 

Muhakkak ki bu, elbette o ki, büyük başarı.

 

37:61  Li misli hâzâ fel ya’melil âmilûn (âmilûne).

 

Gayret edenler, bunun benzeri (akıbete) bu yüzden, gayret etsinler!

 

37:62  E zâlike hayrun nuzulen em şeceretuz zakkûm (zakkûmi).

 

İşte bu mu en hayırlısıdır, ağırlanma ‘olarak’, yoksa zakkûm ağacı mı?*

 

>37:62, 37:63, 37:64, 44:43, 44:44, 56:52<

 

37:63  İnnâ cealnâhâ fitneten liz zâlimîn (zâlimîne).

 

Muhakkak ki kıldık onu,* zalimlere sınanma ‘vesilesi’!*

 

>17:1, 17:60, 37:63<

 

>8:25, 9:126, 21:35, 29:2<

 

37:64  İnnehâ şeceretun tahrucu fî aslil cahîm (cahîmi).

 

Muhakkak o ‘bir’ ağaç ki, çıkar ‘cehennemde’ alevde.

 

37:65  Tal’uhâ ke ennehu ruûsuş şeyâtîn (şeyâtîni).

 

Tomurcukları, şeytanın başları gibi olur onun.

 

37:66  Fe innehum le âkilûne minhâ fe mâliûne min hel butûn (butûni).

 

Ne var ki, muhakkak ki onlar ‘cehennemlikler’, elbette ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar.

 

37:67  Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm (hamîmin).

 

Sonra muhakkak ki, onlara üstüne de mutlaka karışık kaynar sudan ‘içerler’.

 

37:68  Summe inne merciahum le ilel cahîm (cahîmi).

 

Sonra muhakkak ki, rücu’ları elbette ‘cehennemde’ alevedir.*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:69  İnnehum elfev âbâehum dâllîne.

 

Muhakkak ki onlar ‘cehennemlikler’, buldular atalarını sapmışlar ‘olarak’.

 

37:70  Fe hum alâ âsârihim yuhreûn (yuhreûne).

 

Öyle ki onlar, izleri üzerinden ‘peşlerinden’, koşar adımdılar.

 

37:71  Ve lekad dalle kablehum ekserul evvelîn (evvelîne).

 

Ve andolsun ki, saptı onlardan önceki, evvelkilerin birçoğu.

 

37:72  Ve lekad erselnâ fî him munzirîn (munzirîne).

 

Ve andolsun ki, gönderdik ‘nice elçileri’ onlara ki, ’kıyâmetle’ uyarıcılar ‘olmaları için’.*

 

>2:38, 6:130, 6:131, 14:4, 16:36,, 28:46, 32:3, 34:44, 35:24, 35:25, 36:6, 46:3, 62:2<

 

37:73  Fanzur keyfe kâne âkibetul munzerîn (munzerîne).

 

Haydi bak, nasıl oldu âkıbeti uyarılanların!?*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

37:74  İllâ ibâdallâhil muhlasîn (muhlasîne).

 

Ki müstesnadır, Allâh’ın seçkin kulları.

 

37:75  Ve lekad nâdânâ nûhun fe le ni’mel mucîbûn (mucîbûne).

 

Ve andolsun ki, nida etti Nûh. O hâlde elbette, ne müthiş ‘dualara’ icabet edicileriz!

 

37:76  Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm (azîmi).

 

Ve kurtardık onu ve ahalisini büyük sıkıntıdan.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

37:77  Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn (bâkîne).

 

Ve kıldık soyunu da onların (İsrâîloğullarını!)** kalıcı.

 

>2:124, 6:84, 17:2, 17:3, 19:49, 19:58, 21:72, 21:73, 28:5, 29:27, 32:23, 32:24, 42:13<

 

Hz. Nûh soyundan gelen tek nesil İsrailoğulları: – https://ikra.vision

 

37:78  Ve tereknâ aleyhi fîl âhirîn (âhirîne).

 

Ve bıraktık (yücelten bir nam)* ona, sonraki ‘nesiller’ içinde!

 

>19:50, 26:84, 37:78, 37:108, 37:119, 37:129<

 

37:79  Selâmun alâ nûhın fîl âlemîn (âlemîne).

 

Esenlik üzerinedir Nûh’un, cümle âlemlerde.*

 

>3:33, 3:42, 22:75, 27:59, 35:32<

 

37:80  İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn (muhsinîne).

 

Muhakkak ki Biz işte böyle ödüllendiririz, iffetli, iyileri!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:81  İnnehu min ibâdinel mû’minîn (mû’minîne).

 

Muhakkak ki o, ‘samimi’ inançlı kullarımızdandır.

 

37:82  Summe agraknel âharîn (âharîne).

 

Sonra boğduk ötekileri.*

 

Hz. Nûh a.s.’ın halkının inkârı ve yok edilmeleri: – https://ikra.vision

 

37:83  Ve inne min şîatihî le ibrâhîm (ibrâhîme).

 

Ve muhakkak ki, elbette İbrâhîm de ona ‘Nûh’a’ taraftır.

 

37:84  İz câe rabbehu bi kalbin selîm (selîmin).

 

Ki geldiğinde ‘İbrâhîm’, Rabbine ‘gönülden’, iyi niyetli kalple.*

 

>26:88, 37:83, 37:84<

 

37:85  İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâzâ ta’budûn (ta’budûne).

 

Demişti ki, babasına ve halkına: „ Nedir ‘bu, hizmetle, ibadetle’ kulluk ettikleriniz (putlar)?!*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

37:86  E ifken âliheten dûnallâhi turîdûn (turîdûne).

 

İlâhlar uydurmak mı muradınız; * Allâh’tan ziyade?!

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

37:87  Fe mâ zannukum bi rabbil âlemîn (âlemîne).

 

Ya öyleyse nedir zanlarınız, var olan her şeyin Rabbine? “.

 

37:88  Fe nazara nazraten fîn nucûm (nucûmi).

 

Derken, gözleyip baktı yıldızlara.*

 

(Çaresizliğine Allâh’tan yardım, vahiy umarak olmalı ki…)

 

37:89  Fe kâle innî sakîm (sakîmun).

 

Artık dedi ki: „ Doğrusu ben, hastayım!

 

(Laf dinletemiyor, çare bulamıyorum!…)

 

37:90  Fe tevellev anhu mudbirîn (mudbirîne).

 

Ki, buna rağmen ‘geçmişe’ döndüler, arkalarını dönüp ‘kaçarak’ ( Rab)! “.

 

37:91  Fe râga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn (te’kulûne).

 

Usulca varıp ilâhlarına böylelikle dedi ki: „ Yemez misiniz?..

 

37:92  Mâ lekum lâ tentıkûn (tentıkûne).

 

Ne oluyor da sizlere, konuşmuyorsunuz? “.

 

37:93  Fe râga aleyhim darben bil yemîn (yemîni).

 

Usulca varıp onlara, sağ eliyle vurmaya ‘başladı’.

 

37:94  Fe akbelû ileyhi yeziffûn (yeziffûne).

 

Hemen katıldılar ‘putperestler’ ona coşkuyla.

 

37:95  Kâle e ta’budûne mâ tenhıtûn (tenhıtûne).

 

‘İbrâhîm’ dedi ki: „ Hâlâ mı ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ediyorsunuz yonttuğunuz şeylere?

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

37:96  Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn (ta’melûne).

 

Ve Allâh, ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattı sizleri! Ve yaptığınız şeyleri de!

 

37:97  Kâlûbnû lehu bunyânen fe elkûhu fîl cahîm (cahîmi).

 

Dediler ki: „ Yapı bina edin ona! Hemen koyun onu aleve! “.

 

37:98  Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn (esfelîne).

 

Artık muradları, ona tuzak kurmaktı. Derken kıldık onları, en aşağılanmışlar.

 

37:99  Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî seyehdîn (seyehdîni).

 

Ve ‘İbrâhîm’ dedi ki: „ Muhakkak ki ben, giderim Rabbime ‘uyup’ ki, yönlendirecektir beni!

 

37:100 Rabbi heb lî mines sâlihîn (sâlihîne).

 

‘İbrâhîm’: „ Rabbim… Hibe et bana, erdemlilerden ‘bir evlât’! “.

 

37:101 Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm (halîmin).

 

Nihayet müjdeledik ona bir oğlanı ki, ılımlı.

 

37:102 Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tû’meru setecidunî in şâallâhu mines sâbirîn (sâbirîne).

 

Nihayet ulaştığında onunla beraber çabalayacak ‘çağa’, dedi ki: „ Yâ oğlum! Muhakkak ki ben, uykuda ‘rüyada’ gördüm ki, doğrusu boğazını kesiyorum! Haydi bak, gör ki, nedir! “. ‘İsmâîl’, dedi ki: „ Yâ babacığım! İfa et emrolunduğun şeyi! Bulacaksın beni, dilerse Allâh, sabredenlerden!

 

37:103 Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn (cebîni).

 

Nihayet (Allâh’ın buyruğu kanaatine varınca) teslimiyeti benimsediler ve yatırdı onu, şakağına.

 

37:104 Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhîm (ibrâhîmu).

 

Ve nida ettik ona ki: „ Yâ İbrâhîm!

 

>2:253, 4:164, 7:62, 7:117, 7:143, 19:9, 21:45, 42:51<

 

(42:51’den bilindiği gibi, Allâh’ın, hiçbir insanla konuşması olmamıştır! Kelâmı, yine vahiyle veya melekler aracılığıyladır.)

 

37:105 Kad saddakter ru’yâ, innâ kezâlike neczîl muhsinîn (muhsinîne).

 

Tasdikledin rüyayı! “. Muhakkak ki Biz işte böyle ödüllendiririz, iffetli, iyileri!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:106 İnne hâzâ le huvel belâul mubîn (mubînu).

 

Muhakkak ki bu, elbette o ki, apaçık sınavdır.

 

37:107 Ve fedeynâhu bi zibhın azîm (azîmin).

 

Ve fidye olarak verdik ona, büyük bir kurbanı.

 

37:108 Ve tereknâ aleyhi fîl âhirîn (âhirîne).

 

Ve bıraktık (yücelten bir nam)* ona, sonraki ‘nesiller’ içinde!

 

>19:50, 26:84, 37:78, 37:108, 37:119, 37:129<

 

37:109 Selâmun alâ ibrâhîm (ibrâhîme).

 

Esenlik üzerinedir İbrâhîm’in.*

 

>3:33, 3:42, 22:75, 27:59, 35:32<

 

37:110 Kezâlike neczîl muhsinîn (muhsinîne).

 

İşte böyle ödüllendiririz, iffetli, iyileri!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:111 İnnehu min ibâdinel mû’minîn (mû’minîne).

 

Muhakkak ki o, ‘samimi’ inançlı kullarımızdandır.

 

37:112 Ve beşşernâhu bi ishâka nebiyyen mines sâlihîn (sâlihîne).

 

Ve müjdeledik ona İshâk’ı. Bir bildirici (peygamber) ki, erdemlilerdendir.

 

37:113 Ve bâreknâ aleyhi ve alâ ishâk (ishâka), ve min zurriyyetihimâ muhsinun ve zâlimun li nefsihi mubîn (mubînun).

 

Ve bereketlendirdik onu ‘İsmâîl’i’ ve İshâk’ı.* Ve soylarından ‘kimileri’ iffetli, iyilerdir, ‘kimileri de, günaha sebebiyet vererek’, kendine apaçık zulmedenlerdir.

 

>2:124<

 

37:114 Ve lekad menennâ alâ mûsâ ve hârûn (hârûne).

 

Ve andolsun ki, ‘lâyık görüp’ minnettar kıldık Mûsâ ve Hârûn’u.

 

37:115 Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm (azîmi).

 

Ve kurtardık onları ve onların halkını büyük sıkıntıdan.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

37:116 Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn (gâlibîne).

 

Ve yardım ettik onlara da, artık galip gelenler onlar oldular.

 

37:117 Ve âteynâ humel kitâbel mustebîn (mustebîne).

 

Ve verdik onlara aşikâr kitabı (Tevrât).

 

37:118 Ve hedeynâ humes sırâtal mustekîm (mustekîme).

 

Ve yönlendirdik onları ‘razı olunan’ yol istikâmetine.*

 

>2:256, 5:16, 5:48, 7:178, 9:126, 16:9, 18:29, 31:22, 39:41, 64:11<

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 5:3, 6:153, 6:161, 10:105, 12:108, 15:41, 16:9, 16:123, 21:25, 30:30<

 

37:119 Ve tereknâ aleyhimâ fîl âhirîn (âhirîne).

 

Ve bıraktık (yücelten bir nam),* onlara sonraki ‘nesiller’ içinde!

 

>19:50, 26:84, 37:78, 37:108, 37:119, 37:129<

 

37:120 Selâmun alâ mûsâ ve hârûn (hârûne).

 

Esenlik İbrâhîm üzerinedir,

 

>3:33, 3:42, 22:75, 27:59, 35:32<

 

37:121 İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn (muhsinîne).

 

Muhakkak ki Biz işte böyle ödüllendiririz, iffetli, iyileri!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:122 İnne humâ min ibâdinel mû’minîn (mû’minîne).

 

Muhakkak ki onlar, ‘samimi’ inançlı kullarımızdandır.

 

37:123 Ve inne ilyâse le minel murselîn (murselîne).

 

Ve muhakkak ki İlyâs, elbette gönderilmiş ‘elçilerdendir’!

 

37:124 İz kâle li kavmihî e lâ tettekûn (tettekûne).

 

Ve demişti ki, halkına: „ ‘Günahlardan’ korunmaz mısınız!?

 

37:125 E ted’ûne ba’len ve tezerûne ahsenel hâlikîn (hâlikîne).

 

Davet ‘dua’ mı edersiniz Ba’l ‘isimli puta’. Ve bırakıyorsunuz da ‘sanat açısından’ en iyi, ‘oluşumu yapılandırılarak’ yaratıcıyı!

 

37:126 Allâhe rabbekum ve rabbe âbâikumul evvelîn (evvelîne).

 

Allâh, Rabbinizdir ve Rabbidir evvelki atalarınızın da! “.

 

37:127 Fe kezzebûhu fe innehum le muhdarûn (muhdarûne).

 

Ne var ki yalanladılar onu.* Bu yüzden muhakkak ki onlar, elbette ‘azaba’ âmâde olanlardır!*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:128 İllâ ibâdallâhil muhlasîn (muhlasîne).

 

Ki müstesnadır, Allâh’ın seçkin kulları.

 

37:129 Ve tereknâ aleyhi fîl âhirîn (âhirîne).

 

Ve bıraktık (yücelten bir nam)* ona, sonraki ‘nesiller’ içinde!

 

>19:50, 26:84, 37:78, 37:108, 37:119, 37:129<

 

37:130 Selâmun alâ ilyâsîn (ilyâsîne).

 

Esenlik üzerinedir İlyâs’ların, cümle âlemlerde.*

 

>3:33, 3:42, 22:75, 27:59, 35:32<

 

37:131 İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn (muhsinîne).

 

Muhakkak ki Biz işte böyle ödüllendiririz, iffetli, iyileri!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

37:132 İnnehu min ibâdinel mû’minîn (mû’minîne).

 

Muhakkak ki o, ‘samimi’ inançlı kullarımızdandır.

 

37:133 Ve inne lûtan le minel murselîn (murselîne).

 

Ve muhakkak ki Lût, elbette gönderilmiş ‘elçilerdendir’!

 

37:134 İz necceynâhu ve ehlehû ecmaîn (ecmaîne).

 

Kurtarmıştık onu ve ‘ev’ ahalisini* topluca.**

 

>7:83, 11:81, 26:171, 51:35, 51:36<

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

37:135 İllâ acûzen fîl gâbirîn (gâbirîne).

 

Âciz bir kocakarı hariç; ‘o, toza’ bürünenler içindeydi.*

 

>80:40<

 

37:136 Summe demmernel âharîn (âharîne).

 

Sonra harap ettik ötekileri (Sodom ve Gomorra).

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

37:137 Ve innekum le temurrûne aleyhim musbihîn (musbihîne).

 

Doğrusu sizler, elbette üzerinden geçer gidersiniz sabahleyin.

 

37:138 Ve bil leyl (leyli), e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).

 

Ve geceleyin. Hâlâ akıl yürütmez misiniz!?

 

37:139 Ve inne yûnuse le minel murselîn (murselîne).

 

Ve muhakkak ki Yûnus, elbette gönderilmiş ‘elçilerdendir’!

 

37:140 İz ebeka ilel fulkil meşhûn (meşhûni).

 

Kaçmıştı yüklü bir gemiye.

 

37:141 Fe sâheme fe kâne minel mudhadîn (mudhadîne).

 

Ne var ki, (isyana) katkıda bulunup, bu yüzden mağlup olanlardan (denize atılanlardan) oldu.

 

37:142 Feltekamehul hûtu ve huve mulîm (mulîmun).

 

Derken kaptı onu bir balina. Ve o, nedametteyken.*

 

>21:87, 10:90, 37:142, 51:40<

 

37:143 Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn (musebbihîne).

 

Ancak ki, olmasaydı onun ‘Allâh’ı’, noksanlık, kusurluluk, âcizlikten öte sayanlardan olması…

 

37:144 Le lebise fî batnihî ilâ yevmi yub’asûn (yub’asûne).

 

Elbette kalırdı ‘balina’ karnında, ‘insanların’ diriltildikleri güne dek!*

 

>10:45, 17:52, 36:52, 23:112, 23:113, 23:114, 30:55, 30:56, 46:35, 79:46<

 

37:145 Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm (sakîmun).

 

Derken attık onu açık alana. Ve hastalandı.

 

37:146 Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaktîn (yaktînin).

 

Ve yetiştirdik üzerine ‘bir’ ağaç ki, kabak türünden.

 

37:147 Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn (yezidûne).

 

Ve gönderdik onu yüz bin veya fazlasına.

 

37:148 Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn (hînin).

 

Derken ‘o kişiler, samimi’ inandıklarında, artık menfaatlendirdik onları, belli bir süre.

 

37:149 Festeftihim e li rabbikel benâtu ve lehumul benûn (benûne).

 

‘Yâ Muhammed!’ Haydi fetva ‘fikir’ iste onlardan ki, kızlar Rabbinin de ve oğullar onlar için mi?

 

37:150 Em halaknel melâikete inâsen ve hum şâhidûn (şâhidûne).

 

Yoksa, onlar şahitlerken mi yarattık melekleri dişiler ‘olarak’?

 

>4:117, 17:40, 34:40, 37:149, 37:150, 43:16, 43:19, 52:39<

 

37:151 E lâ innehum min ifkihim le yekûlûn (yekûlûne).

 

Değil mi ki, muhakkak ki onlar iftiralarıyla söylüyorlar ki…

 

37:152 Veledallâhu ve innehum le kâzibûn (kâzibûne).

 

Evlâdıdır Allâh’ın ‘demeleriyle’!* Ve muhakkak ki onlar, elbette yalancılardır!*

 

>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<

 

>18:49, 22:76, 23:105, 29:3, 29:68, 41:20, 43:80, 50:16, 50:17, 50:18, 69:49<

 

37:153 Astafel benâti alel benîn (benîne).

 

Ki, tercih etti de  kızları, oğullara?

 

37:154 Mâ lekum, keyfe tahkumûn (tahkumûne).

 

Ne oluyor sizlere, nasıl hüküm veriyorsunuz?

 

37:155 E fe lâ tezekkerûn (tezekkerûne).

 

Hâlâ hatırda tutmaz mısınız!?*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 10:57, 16:102, 17:82, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195<

 

37:156 Em lekum sultânun mubîn (mubînun).

 

Yoksa, sizlerce apaçık bir delil mi ‘var’?*

 

>7:71, 10:68, 12:40, 18:15, 30:35, 34:44, 35:40, 37:156, 37:157, 43:21<

 

37:157 Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn (sâdikîne).

 

Haydi getirin kitabınızı, eğer samimilerseniz!*

 

>2:168, 2:169, 7:33, 16:116<

 

37:158 Ve cealû beynehu ve beynel cinneti nesebâ (neseben), ve lekad alimetil cinnetu innehum le muhdarûn (muhdarûne).

 

Ve kıldılar O’nun arasında ve cinler (görünmeyen varlıklar) arasında soy bağı.* Ve andolsun ki, bilmiştir cinler, muhakkak ki onlar, elbette ‘azaba’ âmâde olanlardır!*

 

>6:100, 6:130, 18:51, 34:40, 34:41, 37:158, 51:56<

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:159 Subhânallâhi ammâ yasifûn (yasifûne).

 

Noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Allâh! Ki vasıflandırdıkları şeylerden de!*

 

>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<

 

37:160 İllâ ibâdallâhil muhlasîn (muhlasîne).

 

Ki müstesnadır, Allâh’ın seçkin kulları.

 

37:161 Fe innekum ve mâ ta’budûn (ta’budûne).

 

‘Ey inkârcılar…’ Artık mutlaka sizler ve ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk ettiğiniz şeyler (ilâhlar)…*

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

37:162 Mâ entum aleyhi bi fâtinîn (fâtinîne).

 

Bulunduğunuz şey üzerinde, fitnedesiniz ‘sapkınlıktasınız’!

 

37:163 İllâ men huve sâlil cahîm (cahîmi).

 

Ancak ki, o, ‘cehennemde’ alev için belirlenmiş kimselersiniz!**

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

>9:68, 19:70, 19:71, 21:98, 21:101, 27:89, 39:60, 39:61, 92:14, 92:15, 92:16, 92:17<

 

37:164 Ve mâ minnâ illâ lehu makâmun ma’lûm (ma’lûmun).

 

„ Ve bizden, hiç ‘birimiz olmaz ki’, illâki onun malûm mahallî olmasın!**

 

>37:1, 37:2, 37:3, 37:164, 37:165, 37:166<

 

(Bu ve sonraki iki âyetler, Allâh’ı tesbih edenler olmalı.)

 

37:165 Ve innâ le nahnus sâffûn (sâffûne).

 

Doğrusu bizler, elbette saf tutup dizilenleriz!**

 

37:166 Ve innâ le nahnul musebbihûn (musebbihûne).

 

Doğrusu bizler, elbette bizleriz ‘Allâh’ı’, noksanlık, kusurluluk, âcizlikten öte sayanlar! “.

 

37:167 Ve in kânû le yekûlûn (yekûlûne).

 

Ve ‘diğerleri’ ise, elbette diyorlardı ki…

 

37:168 Lev enne indenâ zikren minel evvelîn (evvelîne).

 

Keşke olsaydı ki, yanımızda Zikir (hakikat bilgisi) evvelkilerden…

 

37:169 Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn (muhlasîne).

 

Elbette Allâh’ın seçkin kulları olurduk! “.*

 

>6:157, 14:21, 28:49, 32:12, 34:31, 34:32, 34:33, 43:24<

 

37:170 Fe keferû bih (bihî), fe sevfe ya’lemûn (ya’lemûne).

 

Ne var ki, ‘geldiğinde onlara’, onu inkâr ettiler. O hâlde kesinlikle artık bilirler ‘âhirette’!*

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

37:171 Ve lekad sebekat kelimetunâ li ibâdinel murselîn (murselîne).

 

Ve andolsun ki, geçmiştir kelâmımız kullarımızdan, gönderilmiş ‘elçiler’ için ki…

 

37:172 İnnehum le humul mensûrûn (mensûrûne).

 

Muhakkak ki onlara, elbette onlara, yardım edilir!

 

37:173 Ve inne cundenâ le humul gâlibûn (gâlibûne).

 

Ve muhakkak ki ordumuz, elbette onlar, ‘Allâh taraftarları’ galip gelenlerdir.*

 

>5:56, 13:41, 21:44, 30:47, 37:173, 58:21<

 

Müslüman toplumun gelecekte çoklukta olması: – https://ikra.vision

 

37:174 Fe tevelle anhum hattâ hîn (hînin).

 

‘Ey samimi inanan kimseler…’ Dönün onlardan ‘bir müddete’ kadar!

 

37:175 Ve ebsirhum fe sevfe yubsirûn (yubsirûne).

 

Ve gösterilir ki onlara. O hâlde kesinlikle artık görürler. ‘âhirette’*

 

>19:38, 37:175<

 

37:176 E fe bi azâbinâ yesta’cilûn (yesta’cilûne).

 

Oysa ki, acele istemiyorlar mıydı azabımızı?*

 

>2:210, 5:109, 6:57, 6:58, 10:11, 10:50, 10:51, 13:6, 14:42, 15:8, 16:1, 16:33, 16:61, 17:11, 18:58, 18:59, 25:25, 25:26, 35:45, 39:69, 47:18<

 

37:177 Fe izâ nezele bisâhatihim fe sâe sabâhul munzerîn (munzerîne).

 

Artık indiği zaman sahalarına Ne var ki, kötü ‘oldu’ sabahı uyarılanların.**

 

>7:84, 25:40, 26:173, 27:58<

 

Hz. Lût a.s.’ın halkının inkârı ve yok edilmeleri: – https://ikra.vision

 

37:178 Ve tevelle anhum hattâ hîn (hînin).

 

‘Ey samimi inanan kimseler…’ Ve dönün onlardan ‘bir müddete’ kadar!

 

37:179 Ve ebsir fe sevfe yubsirûn (yubsırûne).

 

Ve gösterilir ki onlara. O hâlde kesinlikle artık görürler. ‘âhirette’*

 

>19:38, 37:175<

 

37:180 Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn (yasifûne).

 

Noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Rabbin… Rab ki, yüceliklerin ve itibarların ‘sahibidir’! Ki vasıflandırdıkları şeylerden de ‘ötedir’!*

 

>2:116, 10:68, 18:4, 19:88, 19:89, 19:90, 19:91, 19:92<

 

37:181 Ve selâmun alel murselîn (murselîne).

 

Ve esenlik üzerinedir, gönderilmiş ‘elçilerin’.*

 

>3:33, 3:42, 22:75, 27:59, 35:32<

 

37:182 Vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne).

 

Ve ‘esas’ minnet, şükür, ‘sırf’ Allâh’adır! Ki, Rabbidir var olan her şeyin!*

 

>17:44, 26:23, 26:24, 42:11, 59:22, 59:23, 59:24, 112:4<