36. YÂSÎN:

 

 

„ Sığınırım Allâh’a, şeytanın (âsiler) ‘şerrinden’ ki, taşlanmıştır (merhametinden uzaklaştırılmıştır)!*

 

>7:200, 15:34, 16:98<

 

Allâh adına… Ki, sonsuz şefkatle merhamet edendir; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendir! “.

 

 

36:1    Yâ sîn.

 

Yâ, Sîn…*

 

Kur’ân’ın şifresi, anahtarı Hurûf-ı Mukattaa: – https://ikra.vision

 

36:2    Vel kur’ânil hakîm (hakîmi).

 

Ve âdil, hakkı yerine getiren, adaletle hükmeden Kur’ân’a yeminle ki…

 

36:3    İnneke le minel murselîn (murselîne).

 

Muhakkak ki sen, elbette gönderilmiş ‘elçilerdensin’!

 

36:4    Alâ sırâtın mustekîm (mustekîmin).

 

‘Allâh’ın razı olduğu’ yol istikâmeti üzerinde!*

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 5:3, 6:153, 6:161, 10:105, 12:108, 15:41, 16:9, 16:123, 21:25, 30:30<

 

36:5    Tenzîlel azîzir rahîm (rahîmi).

 

(Kur’ân-ı Kerîm), peyderpey indirilişledir ‘Zât’ından’; ki, mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşedendendir!

 

>2:2, 7:52, 10:38, 10:57, 16:102, 17:82, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195<

 

36:6    Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn (gâfilûne).

 

‘Yâ Muhammed! Kıyâmetle’ uyarman için ‘inkârcı bir’ halkı ki, (ilk çağdaki putlara tapan, onlardan da sonraki) atalarının da uyarıldıkları şeylerdir!* Öyle ki, ‘onlar âhiretten’ bihaberlerdir.

 

>6:130, 6:131, 23:68, 28:46, 32:3, 34:44, 34:45, 36:6, 62:2, 62:3<

 

36:7    Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn (yu’minûne).

 

Andolsun ki, hak oldu söz ‘hüküm’, birçoğuna ki*: „ Artık onlar, inanmazlar! “.*

 

>23:65, 23:66, 39:71, 40:11, 40:12, 45:31, 67:9, 67:11<

 

>2:6, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 10:96, 10:97, 14:11, 23:71, 45:32, 50:5<

 

36:8    İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn (mukmehûne).

 

Muhakkak ki kıldık, boyunlarından bağlı* çenelerine ‘kadar’; öyle ki, o artık ‘gayretlerinin neticesiyle’ onların başları kalkık durumdadır.

 

>13:5, 17:13, 34:33, 36:8, 40:71<

 

36:9    Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn (yubsırûne).

 

Ve kıldık önlerinden (hiç ölmeyeceklermiş gibi yaşamaları için) bir set ve arkalarından (yaptıkları iyiliklerle avunmaları için) bir set. Öyle ki, onları bürüyüp örttük ve onlar, görmezler!*

 

>4:119, 7:17, 34:13, 34:20, 34:21, 36:9<

 

36:10  Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn (yu’minûne).

 

‘Yâ Muhammed!’ Ve eşittir kendilerine ki, ‘kıyâmetle’ uyardın mı onları, ya da uyarmadın onları; inanmazlar!*

 

>2:6, 6:109, 6:110, 6:111, 7:146, 10:96, 10:97, 14:11, 23:71, 45:32, 50:5<

 

36:11  İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb (gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm (kerîmin).

 

‘Yâ Muhammed!’ Sadece uyarabileceğin kişiler, Zikre (Kur’ân-ı Kerîm’e) uyanlardır ve sonsuz şefkatle merhamet edenden gıyaben ürperen! Bu yüzden müjdele onu bağışlanmayla ve karşılıksız kıymetli ecir!*

 

>2:25, 8:4, 16:30, 16:41, 16:96, 16:97, 18:88, 20:15, 22:50, 24:26, 32:17, 33:31, 34:4, 39:10<

 

36:12  İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn (mubînin).

 

Muhakkak ki Biz… Biziz canlandıran ölüleri! Ve yazarız sundukları şeyleri ve eserlerini. Ve her şeyi saptadık onu apaçık bir rehberde (gidişat kitabı).**

 

>4:41, 16:84, 16:89, 17:71, 22:78, 33:45<

 

>17:11, 17:71, 18:49, 23:62, 45:29<

 

36:13  Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh (karyeti), iz câe hel murselûn (murselûne).

 

‘Yâ Muhammed!’ Vurgula onlara memleket sahabesinin misalini; ki, gönderilmiş ‘elçilerin havadisi’ geldiğinde ona ‘şehir halkına’!

 

36:14  İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn (murselûne).

 

Gönderdiğimiz zaman onlara ikisini, öyle ki, yalanladılar onları;* bu yüzden yücelttik üçüncüsüyle. Artık dediler ki: „ Mutlaka bizler, sizlere gönderilmiş ‘elçileriz’! “.*

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

>23:48, 28:48, 36:14, 51:38<

 

36:15  Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn (tekzibûne).

 

‘Onlar da’ dediler ki: „ Sizler de insanoğlundan başka ‘değilsiniz’, bizler benzeri! Ve indirmedi sonsuz şefkatle merhamet eden ‘hiçbir’ şey! Sizler ise, ancak yalan söylüyorsunuz! “.

 

36:16  Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn (murselûne).

 

‘Onlar da’ dediler ki: „ Rabbimiz bilir ki, Mutlaka bizler, elbette sizlere gönderilmiş ‘elçileriz’!

 

36:17  Ve mâ aleynâ illel belâgul mubîn (mubînu).

 

Ve yoktur üzerimizde ‘sorumluluk, İlâhî esasları’ apaçık tebliğ etmekten başka! “.

 

36:18  Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm (elîmun).

 

‘Halk’ dediler ki: „ Doğrusu bizler, talihsizliğe uğradık sizlerden!* Mutlaka eğer son vermezseniz elbet taşlarız sizi! Ve mutlaka dokunur sizlere, bizden elem azap! “.

 

>7:131, 17:13, 25:23, 27:47, 36:18, 36:19, 52:3<

 

36:19  Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn (musrifûne).

 

Dediler ki: „ Talihsizliğiniz beraberinizde değil mi ki,* ‘hakikat bilgisiyle’ hatırlatıldığınızdan ‘olsun’! Yok sizler, israf ‘aşırılık’ eden bir toplumsunuz! “.

 

>7:131, 17:13, 25:23, 27:47, 36:18, 36:19, 52:3<

 

36:20  Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn (murselîne).

 

Ve geldi şehrin uzak bir yerinden bir adam koşarak, dedi ki: „ Ey halkım! Uyun gönderilmiş ‘elçilere’!

 

36:21  İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn (muhtedûne).

 

Uyun ‘bu’ kişilere ki, bir ücret sual etmeyen sizlerden! Ve onlar ‘Allâh’ın razı olduğu yola’ yönlendirmişlerdir!

 

36:22  Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn (turceûne).

 

Ve ‘şahsen’ ben ne diye, ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk etmeyim Zât’ına* ki, beni ‘yaratan’ Fâtîr’a?! “.* Ve Zât’ı ‘huzuruna’ rücu edilirsiniz!

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

(Yokluktan dâhili cevher yaratılması, bunun yarılma ile meydana gelmesi, açığa çıkarılması)

 

36:23  E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûn (yunkızûni).

 

„ Edinir miyim ‘hiç’ O’ndan ‘Allâh’tan’ ziyade ilâhlar?* Ki eğer muradı benim için, sonsuz şefkatle merhamet edenin, ‘dokundurmaksa’ mağduriyeti, yararı olmaz bana şefaatleri ‘kimsenin’ bir şeye!* Ve ne de kurtarabilirler beni!

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

>6:94, 19:87, 21:28, 39:43, 39:44, 53:26, 78:38<

 

36:24  İnnî izen le fî dalâlin mubîn (mubînin).

 

Doğrusu o zaman elbette apaçık şaşkınlık içinde ‘olurum’!

 

36:25  İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûn (fesmeûni).

 

Mutlaka ‘samimi’ inandım Rabbinize! ‘Ey halkım, çağrımı duyun ve’ artık beni dinleyin! “.

 

36:26  Kîled hulil cenneh (cennete), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn (ya’lemûne).

 

Denildi ki: „ Dâhil olun has bahçe ‘cennete’! “.* Dedi ki: „ Yâ, keşke halkım da bilseydi!

 

>7:43, 18:31, 52:20, 76:13, 76:14, 76:15, 76:19, 76:20, 76:21, 76:22<

 

36:27  Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn (mukremîne).

 

Bağışladığını Rabbimin beni ve ikrâm edilenlerden kıldığını! “.

 

36:28  Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn (munzilîne).

 

Ve indirmedik halkı karşısına onun ardından bir ordu, gökten. Ve değildik indiriciler.

 

36:29  İn kânet illâ sayhaten vâhıdetenfe izâ hum hâmidûn (hâmidûne).

 

Olduğunda ise ancak tek bir çığlık ki,**** hemen o zaman onlar, ‘yere’ serilirler.

 

>14:43, 15:14, 15:15, 15:16, 21:97, 26:4, 34:2, 34:9, 36:41, 36:42, 36:43, 36:44, 36:45, 36:49, 36:50, 36:51, 36:53, 44:16, 52:44, 52:45, 52:46, 54:1, 54:7, 79:6, 79:7, 79:8, 79:9, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4, 99:5, 99:6<

 

Dünyanın karşı karşıya kalacağı felaket: – https://ikra.vision

 

Dünyanın sonunun muhtemelen bir Meteorit felaketiyle olacağı: – https://ikra.vision

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – https://ikra.vision

 

36:30  Yâ hasreten alel ıbâd (ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn (yestehziûne).

 

Ah içleri sızlayan o kullara ki… ** Gelmez ki, onlara ‘hakikati örtmeye şartlanmışlara, hiçbir’ elçiden ki, olmasınlar onunla alay etmemiş.*

 

>6:31<

 

>10:53, 10:54, 11:104, 11:105, 14:48, 16:111, 18:47, 20:15, 20:102, 21:104, 29:53, 40:59, 52:9, 70:8, 73:14, 73:18, 79:35, 101:104<

 

>2:15, 6:5, 6:10, 7:101, 10:11, 13:32, 14:42<

 

36:31  E lem yerev kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn (yerciûne).

 

Görmüyorlar mı ki, nicelerini yok ettik, onlardan önceki ‘uyarılan inkârcı’ uygarlıklardan?!* Onların, onlara rücu edilmez olduklarını!

 

>6:42, 6:43, 6:44, 6:45, 7:95, 7:96, 7:97, 7:98, 11:117, 15:4, 19:74, 19:75, 21:6, 23:64, 23:76<

 

36:32  Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn (muhdarûne).

 

Ve her biri ise, olurlar yanımızda âmâde olan cemaat.*

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

36:33  Ve âyetun lehumul ardul meyteh (meytetu), ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn (ye’kulûne).

 

Ve âyettir ‘alâmettir’ onlara, cansız yeryüzü! Ki, canlandırdık onu ve çıkardık ondan ‘başak’ dâneleri de, artık ondan yerler.

 

36:34  Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn (uyûni).

 

Ve var ettik orada hurma ağaçlarından bahçeler ve üzümlerden. Ve fışkırttık orada pınarlardan.

 

36:35  Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn (yeşkurûne).

 

Yemeleri için mahsulünü ve elleriyle yaptıklarını. Hâlâ şükretmezler mi!?*

 

>4:119, 7:17, 34:13, 34:20, 34:21, 36:9<

 

36:36  Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn (ya’lemûne).

 

Noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Zât’ı! Ki, ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattı, çifter çifter her birini onun, yerin yetiştirdiği şeylerden. Ve ‘kendi’ cinslerinden ve bilmedikleri şeylerden de.

 

36:37  Ve âyetun lehumul leyl (leylu), neslehu minhun nehâre fe izâ hum muzlimûn (muzlimûne).

 

Ve âyettir ‘alâmettir’ onlara, gece! Ki, soyarız ondan gündüzü de, hemen o zaman onlar, karanlıktalardır.**

 

>7:54, 10:67, 24:44, 25:47, 25:62, 28:71, 28:72, 28:73<

 

(Gece ve gündüzü, yani dinlenebilmenin veya uğraşılarda görebilmenin kıymetini, ancak onları tanımamış olsaydık iyi anlardık.)

 

36:38  Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm (alîmi).

 

Ve güneş, cereyan eder onun için istikrarlı ‘kılınan yörüngesinde’.* İşte bu, buyruğudur mutlak yüce, eşsiz, benzersiz; en iyi bilenin!

 

„Tecrî“ Yüzerek veya akarak hareket etme benzerliği: – https://ikra.vision

 

36:39  Vel kamere kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm (kadîmi).

 

Ve ay, ölçülendirdik ona menziller ‘yörüngeler’, ta ki, döner eski hurma salkımı dalı gibi.*

 

Ay’ın yörüngesinin eski hurma salkımı dalı benzetmesi: – https://ikra.vision

 

36:40  Leş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamere ve lel leylu sâbikun nehâr (nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn (yesbehûne).

 

İmkânsızdır güneşe, yetişmesi ona ay’ın. Ve ne de gecenin, öne geçmesi gündüzün. Ki, hepsi ‘ayrı bir’ yörüngede seyir ederler.*

 

„Tecrî“ Yüzerek veya akarak hareket etme benzerliği: – https://ikra.vision

 

36:41  Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn (meşhûni).

 

Ve âyettir ‘alâmettir’ onlara. Ki, nasıl yüklediğimiz soyunu yüklü bir gemiye.*

 

>10:103, 21:88, 30:47, 40:51<

 

36:42  Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn (yerkebûne).

 

Ve ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattık onlara, onun benzeri binekler (uzay aracı).

 

>16:8, 17:70, 36:41, 36:42, 43:12<

 

Binek araçları: – https://ikra.vision

 

36:43  Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn (yunkazûne).

 

Ve eğer dilersek (uzayda) boğarız onları da** öyle ki, ne seslenebilirler ve ne de kurtarılırlar.

 

>26:4, 34:9, 36:43, 36:45<

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – https://ikra.vision

 

36:44  İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn (hînin).

 

Ancak bahşetme, bağışlama, merhametle esirgemedir Bizden! Ve menfaatlendirilme, belli bir süre.

 

36:45  Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn (turhamûne).

 

Ve denildiği zaman onlara ‘inkâr edenlere’: „ Korunun önünüzdekilerden* ve arkalarınızdakilerden (gelecek ve geçmiş)! Ki, belki bahşedilip, bağışlanıp, merhametle esirgenirsiniz!

 

>26:4, 34:9, 36:43, 36:45<

 

36:46  Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn (mu’ridîne).

 

Ve gelmemiştir onlara ‘hakikati örtmeye şartlanmışlara, bir’ âyet ‘alâmet’ ki, Rablerinin âyetlerinden, olmasınlar ona aldırış etmemiş.

 

36:47  Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ rezakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’ameh (at’amehu), in entum illâ fî dalâlin mubîn (mubînin).

 

Ve denildiği zaman onlara ‘inkâr edenlere’: „ Bağış yapın, Allâh’ın sizleri rızıklandırdığı şeylerden! “. Dediler o kimseler ki, ‘hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışlardır; ‘samimi’ inanan kimselere: „ Yedirecek miyiz ‘o’ kimseyi? Ki, dilerse Allâh’ın onu yedirip ‘doyuracağı’! Sizler ise, ancak apaçık şaşkınlık içindesiniz! “.

 

36:48  Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdikîn (sâdikîne).

 

Ve ‘hakikati örtmeye şartlanmışlar’ diyorlar ki: „ Ne zamanmış bu vaat (kıyâmet), eğer samimilerseniz?! “.*

 

>10:53, 10:54, 11:104, 11:105, 14:48, 16:111, 18:47, 20:15, 20:102, 21:104, 29:53, 40:59, 52:9, 70:8, 73:14, 73:18, 79:35, 101:104<

 

36:49  Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn (yahıssımûne).

 

Bakındıkları şey, ancak tek bir çığlık ki,**** alır ‘yakalar’ onları, çekişirlerken.

 

>14:43, 15:14, 15:15, 15:16, 21:97, 26:4, 34:2, 34:9, 36:41, 36:42, 36:43, 36:44, 36:45, 36:49, 36:50, 36:51, 36:53, 44:16, 52:44, 52:45, 52:46, 54:1, 54:7, 79:6, 79:7, 79:8, 79:9, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4, 99:5, 99:6<

 

Dünyanın karşı karşıya kalacağı felaket: – https://ikra.vision

 

Dünyanın sonunun muhtemelen bir Meteorit felaketiyle olacağı: – https://ikra.vision

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – https://ikra.vision

 

36:50  Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn (yerciûne).

 

Artık mecal edemezler tavsiyeye ve ‘ev’ ahalilerine rücu edilmezler.

 

36:51  Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn (yensilûne).

 

Ve üfürüldü Sûr’a.*** Hemen o zaman onlar, mahallerden Rablerine dalga dalga kayarlar.

 

>22:1, 22:2, 23:100, 23:101, 34:51, 50:16, 50:41, 56:83, 56:84, 56:85, 56:86, 56:87, 70:10, 70:11, 70:12,70:13, 70:14, 78:17, 78:18, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4, 99:5, 99:6<

 

Sûr’a üfürülme ile kıyametin başlatılması ve bu sesin çöl kumu sesine benzetilmesi: – https://ikra.vision

 

İlk diriliş, 2. Sûr’a üfürülme: – https://ikra.vision

 

36:52  Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânuve sadakal murselûn (murselûne).

 

‘İnkâr edenler’, derler ki: „ Yâ, eyvahlar olsun bize;* kim diriltti ki, uykuya bırakıldığımız yerden? Bu, sonsuz şefkatle merhamet edenin vadettiği ‘kıyâmet’! Gönderilmiş ‘elçiler’ samimilermiş! “.

 

>20:102, 21:13, 21:14, 21:46, 36:51, 36:52, 37:19, 37:20, 37:30, 68:31, 78:22<

 

36:53  İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn (muhdarûne).

 

Olduğunda ise ancak tek bir çığlık ki,**** hemen o zaman onlar, yanımızda âmâde olan cemaattir.*

 

>14:43, 15:14, 15:15, 15:16, 21:97, 26:4, 34:2, 34:9, 36:41, 36:42, 36:43, 36:44, 36:45, 36:49, 36:50, 36:51, 36:53, 44:16, 52:44, 52:45, 52:46, 54:1, 54:7, 79:6, 79:7, 79:8, 79:9, 99:1, 99:2, 99:3, 99:4, 99:5, 99:6<

 

Dünyanın karşı karşıya kalacağı felaket: – https://ikra.vision

 

Dünyanın sonunun muhtemelen bir Meteorit felaketiyle olacağı: – https://ikra.vision

 

Dünya yaşamının nasıl sona ereceği, ardından yaşam savaşı verileceği: – https://ikra.vision

 

>11:103, 11:104, 11:105, 11:106, 14:48, 14:49, 17:22, 21:103, 24:24, 28:66, 30:14<

 

36:54  Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).

 

Artık o gün ‘âhirette’, zulmedilmez bir cana bir şeyle.* Ve cezalandırılmazsınız, gayret ediyor olduğunuz şeyler ‘dışında’?! “.*

 

>7:8, 7:9, 23:102, 23:103, 99:7, 99:8, 101:6, 101:7, 101:8, 101:9<

 

>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<

 

36:55  İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn (fâkihûne).

 

Muhakkak ki has bahçe ‘cennet’ sahabeleri ‘ise’, o gün sefa sürdükleri meşguliyettedirler.*

 

>15:48, 35:35, 36:55, 88:9<

 

36:56  Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn (muttekiûne).

 

Onlar ve eşleri, orada gölgelerde sedirler üzerinde kurulmuşlardır uzanarak.

 

36:57  Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn (yeddeûne).

 

Onlaradır, orada ‘cennetlerde’ meyveler. Ve onlarındır, ‘var olduğunu’ iddia ettikleri şeyler.

 

36:58  Selâmun kavlen min rabbin rahîm (rahîmin).

 

‘Ve’ sözlü selâm ki, inançlıları esirgeyen, acıyan, bahşeden Rab’den!

 

36:59  Vemtâzûl yevme eyyuhel mucrimûn (mucrimûne).

 

Ve belli edin kendinizi o gün ‘âhirette’, ey ‘günah’ suçluları!

 

36:60  E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân (şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn (mubinun).

 

Taahhüt etmedik mi sizlere ey Âdemoğulları!..*** Ki, ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk etmemeyi şeytana (âsilere uyup, hayallerinize tapmamayı)!* Muhakkak ki o ‘şeytan’, sizlere apaçık düşmandır!*

 

(Şeytana uymamayı; bilinçli varlık olarak yaşamayı; bu idrakin Allâh’tan olduğuna inanıp, teslimiyeti üstlenebilmeyi.)

 

>7:35, 7:172, 7:173, 17:70, 20:115, 33:72, 33:73, 36:60, 36:61, 59:21<

 

“Dünya’ya gelmem bana sorulmadı!”: – https://ikra.vision

 

>7:16, 15:39, 15:42, 26:94, 26:95, 26:224, 28:63, 37:32<

 

>2:208, 2:268, 4:120, 5:91, 6:121, 8:48, 14:22, 17:62, 17:63, 17:64, 17:65, 24:21, 35:6<

 

36:61  Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm (mustekîmun).

 

Ve ‘yalnızca’ Bana ‘hizmetle, ibadetle’ kulluk edin!* Bu, ‘Allâh’ın, razı olduğu’ yol istikâmetidir! “.*

 

>2:21, 2:153, 2:186, 6:102, 7:55, 7:56, 7:205, 15:98, 15:99, 17:110, 20:8, 59:24, 98:5<

 

>3:19, 3:83, 3:84, 3:85, 5:3, 6:153, 6:161, 10:105, 12:108, 15:41, 16:9, 16:123, 21:25, 30:30<

 

36:62  Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ (kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn (ta’kılûne).

 

Ve andolsun ki, daha da saptırdı ‘şeytan’ sizlerden birçok cibilletleri. Hâlâ olmaz mısınız akıl yürüten?!

 

36:63  Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn (tûadûne).

 

‘Ey günah suçluları!’ Burada cehennem ki o, vadolunduğunuz!*

 

>2:39, 2:81, 2:257, 4:56, 10:27, 13:5, 21:39, 21:98,  36:63, 39:8, 40:6<

 

36:64  Islevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn (tekfurûne).

 

Maruz kalın bugün!* İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden.

 

>9:68, 19:70, 19:71, 21:98, 21:101, 27:89, 39:60, 39:61, 92:14, 92:15, 92:16, 92:17<

 

36:65  El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn (yeksibûne).

 

O gün tab ederiz ağızlarını ve konuşur Bize elleri. Ve şahitlerdir ayakları,* kazanmış oldukları ‘günahlar’ sebebiyle.

 

>19:84, 24:24, 27:82, 36:65<

 

36:66  Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn (yubsırûne).

 

Ve eğer dileseydik, elbet kamaştırırdık gözlerini de artık yarışırlardı yolda.* Buna rağmen nasıl görürler.

 

>11:78, 36:66, 54:37<

 

36:67  Ve lev neşâu le mesahnâhum alâ mekânetihim fe mâstetâû mudiyyen ve lâ yerciûn (yerciûne).

 

Ve eğer dileseydik, elbet dönüştürürdük yerlerinde de, mecal edemezler ilerlemeye ve rücu edemezler.*

 

>11:20, 17:48, 18:101, 25:9, 25:19, 68:43, 89:23, 89:24<

 

36:68  Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk (halkı), e fe lâ ya’kılûn (ya’kılûne).

 

Ve kime ömür verdiysek, tersine çeviririz onu yaratılışta.* Hâlâ akıl yürütmezler mi!?*

 

>16:70, 22:5, 35:11, 36:68, 71:4<

 

>7:52, 7:185, 10:101, 18:109, 23:71, 27:93, 31:27, 41:53, 51:20, 51:21, 51:22, 51:23<

 

36:69  Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî leh (lehu), in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn (mubînun).

 

Ve talim etmedik ona ‘Muhammed’e’ şiir. Ve yaraşmaz da ona. Ki o ‘bildirdiği’, ancak ‘hakikat bilgisini’ hatırlatmadır ve apaçık Kur’ân’ dır!*

 

>2:2, 7:52, 10:38, 10:57, 16:102, 17:82, 17:106, 26:192, 26:193, 26:194, 26:195<

 

36:70  Li yunzire men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alel kâfirîn (kâfirîne).

 

Ki, ‘kıyâmetle’ uyarması için,* canlı olan kimseyi. Ve haktır üzerlerine söz ‘hüküm, hakikat bilgisini’ örtmeye şartlanmışların.*

 

>2:38, 6:130, 6:131, 14:4, 16:36,, 28:46, 32:3, 34:44, 35:24, 35:25, 36:6, 46:3, 62:2<

 

>6:130, 7:14, 7:15, 7:16, 7:17, 7:18, 7:38, 7:179, 17:63, 17:64, 17:65, 41:28<

 

36:71  E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn (mâlikûne).

 

Ve görmüyorlar mı ki, nasıl ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattık onlara bir şeylerden?! Ki, ellerimizle gayret ettiğimiz ‘çiftlik’ hayvanları da; böylelikle onlar, onlara sahiptirler.*

 

>5:97, 22:30, 22:34, 23:21, 36:71, 36:72, 36:73, 40:79, 40:80, 45:4<

 

36:72  Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye’kulûn (ye’kulûne).

 

Ve zelil ‘uysal’ ettik onlara da, artık ondan binekler edinirler ve ondan yerler.*

 

>5:97, 22:30, 22:34, 23:21, 36:71, 36:72, 36:73, 40:79, 40:80, 45:4<

 

36:73  Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşârib (meşâribu), e fe lâ yeşkurûn (yeşkurûne).

 

Ve onlaradır, orada faydalar ve içecekler.* Hâlâ şükretmezler mi!?*

 

>5:97, 22:30, 22:34, 23:21, 36:71, 36:72, 36:73, 40:79, 40:80, 45:4<

 

>4:119, 7:17, 34:13, 34:20, 34:21, 36:9<

 

36:74  Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn (yunsarûne).

 

Ve edindiler Allâh’tan ziyade ilâhlar;* ki, belki yardım olunurlar.

 

>3:151, 4:117, 6:100, 10:18, 23:117, 39:3, 42:21, 46:5<

 

36:75  Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn (muhdarûne).

 

‘Ortak yakıştırdıkları’, mecal edemezler onlara yardıma.* Ve onlardır âmâde olan ordu.

 

>2:166, 4:117, 6:100, 10:28, 10:29, 14:36, 16:86, 18:52, 25:17, 35:14<

 

36:76  Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn (yu’linûne).

 

‘Yâ Muhammed!’ O hâlde hüzünlendirmesin seni, sözleri! Muhakkak ki elbette biliyoruz sırlarını ve açıkladıkları şeyleri?!*

 

>2:255, 6:59, 11:123, 13:9, 15:24, 16:19, 67:13, 67:14<

 

36:77  E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubîn (mubînun).

 

Ve görmüyorlar mı ki, insan, nasıl ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattığımızı onu, özümlenmiş damladan?! Hâlâ o zaman o ‘insan’, apaçık hasımdır!*

 

>16:4, 19:67, 21:18, 36:77<

 

36:78  Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah (halkahu), kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm (remîmun).

 

Ve vurgularla Bize, emsal verdi ve ‘o, geçmişini’ unuttu ‘oluşumu yapılandırılarak’ yaratılışını da, dedi ki: „ Kimdir canlandıran kemik ‘yığınını’ ve o, ufalanmışken?! “.*

 

>6:30, 36:81, 46:33, 50:15, 75:40, 83:4<

 

36:79  Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh (merretin), ve huve bi kulli halkın alîm (alîmun).

 

‘Yâ Muhammed!’ De ki: „ Zât’ı canlandırır onu ki, evvelki defasında da inşa edendir! Ve O’dur, her türlü ‘oluşumu yapılandırılarak’ yaratılışı en iyi bilen! “.

 

36:80  Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdarinâren fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne).

 

Zât’ı, var etti sizlere yeşil ağaçtan bir ateş ki, artık ‘insanoğlu’* olduğunuzda ondan tutuşturursunuz.**

 

>7:143, 7:171, 16:81, 30:20, 36:80<

 

İlk insanların yaşam koşulları: – https://ikra.vision

 

Tohum hücresinin genetik şifreleri: – https://ikra.vision

 

36:81  E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm (alîmu).

 

Değil midir ki Zât’ı,* ‘oluşumu yapılandırılarak’ yarattı, gökleri ve yeri.* Ki irade ettiğini, icraya kudretlidir, yaratmaya da bir mislini daha onların! Ki ve O’dur, ‘oluşumu yapılandırılarak’ tekrar tekrar yaratan; en iyi bilen!

 

>16:60, 16:74, 27:9, 30:27, 87:1, 92:20<

 

>3:191, 30:8, 38:27, 44:38, 44:39, 45:22, 51:56, 75:36<

 

36:82  İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn (yekûnu).

 

Ancak ki, onun emri ‘hükmü’, bir şey dilediği zaman, demektir ona ki: „Ol!“; ‘o şey’, hemen ‘harekete geçer, vaktiyle de’ olur!

 

36:83  Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn (turceûne).

 

Ne var ki, noksanlık, kusur, âcizlikten ötedir Zât’ı! Ki elindedir, ‘emre âmâde, uyumlu işleyişin’ hükümranlığı her şeyin?!* Ve Zât’ı ‘huzuruna’ rücu edilirsiniz!

 

>7:185, 23:88, 36:83<